Bunlar da diğer köpekler. Pistte araçların altına kaçmasınlar diye böyle garip bir sistem kurmak zorunda kaldı çalışanlar. Çünkü -tabiri caizse- köpekler baya bir yavşak. Yavru olmalarının da etkisiyle her gelene, her ıslık çalana bir koşuşturma söz konusu. Ama en azından aç değiller, sağlıklılar. Beni annesi zanneden köpek çok zayıf olduğu için bir şekilde bu tellerden kaçabiliyor ve dolanıyor ortalıkta.
Her şey Erman adlı lise arkadaşımın beni aramasıyla başladı. Bu hafta Manisa'da olacaktı, günübirlik İzmir'e de gelecekti, üstelik tekrar ÖSSye girmeyi düşünüyordu, kafasına takılan şeyler vardı. Kısaca görüşmeliydik, ancak bir türlü ortak bir saat tutturamıyorduk, zira ben bu hafta her gün çalışıyor olacaktım, o ise son otobüsü kaçırmamak için akşam geçe kalmak istemiyordu. "İşten izin alma" vaatleriyle telefonu kapattım, günüme devam ettim.
Birkaç gün sonra bilmediğim, ama lise arkadaşım olduğu belli bir numaradan pazartesi buluşmayla ilgili bir mesaj geldi-sonradan bu kişinin Umut olduğu anlaşılacaktı. Bu durum bende şöyle bir mantık oluşturdu; evet, erman bizimkilerle iletişime geçmişti, hepberaber buluşulacaktı demek ki. Umut'a sordum, ona Alican haber verir dedi. İçim rahat bir şekilde uykuya daldım...
Her şeyin başıma yıkılmasına neden olan ise Erman'a attığım "Abii kaça kadar alsancaktasıneaaaz" gibi yavşak mesajın üzerine Erman'ın beni araması ve "Nil. Ne alsancağı. Ben Manisa'dayım. Sen hani bana haber verecektin." gibi cümleler kurmasıydı. Tamam, abartıyorum, her şey başıma falan yıkılmadı, ama üzüldüm. Erman da bu kadar ciddi konuşmadı, dalga geçti. Birbirimize alakasız ahlaksız tekliflerde bulunduktan sonra ertesi gün -yani bugün- buluşmaya karar verdik.
Not: Hormon alerjisi boktan bir şey. Hormonlu şeftali yedikten sonra bütün yüzümün kaşınması da iğrenç. Bu ne yahu.
Evet, işte günün en fotojenik insanı seçtiğim Alican Cömert. Kendisi aynı zamanda gruptaki dişil insanlar dışındaki en neşeli insandı, sanırım bu sefer organizasyon sorumluluğunu Umut'un üzerine attığı için. Bir de fotoğraf çekmeme en az ses çıkaran oydu, poz bile verdi kimi zaman. Alican'ı buradan kutluyor, ve başarılarının devamını diliyoruz...
Bu arkadaşımız da güne Red Bull'uyla damga vuran, hatta red bull'a birayı karıştıran (gerçi gerçek karışımı Alican yapmıştı) arkadaşımız Deniz. Hüsam da diyen var. Kendisi burada redbull tenekesini saklamıştı, marka gösterisinden hiç hazzetmediği için, ancak ben burada amaçladığı her şeye ters düşecek şekilde sanırım toplamda dört kere red bull dedim. Hatta bir kere daha red bull dersem beş olacak, ki oldu bile.
Ve işte yine önemli bir ikili, bu sene oda arkadaşı olacaklarını basın toplantısıyle duyurmuş olan Umut ve Ozan. Her ne kadar Ozan Umut'u eve çıkmaya ikna etmeye çalışıyor olsa da, Umut pek yanaşmıyor gibi. Ayrıca Umut, ilk defa bu kadar geçe kaldığımızı iddia ve bahane ederek erken kaçtı yanımızdan, kınıyoruz ve laflar hazırladık kendisine. Morali bozuktu gerçi, ama bizden ayrılıp başka arkadaşıyla buluştuğu için, moral bozukluğunu bahaneden saymıyoruz.
İşte dünümüz böyle geçti efenim. Otobüs beklerken aylar önce yapmam gereken şeyi yaptım, zira fotoğrafçılıkta bir basamaktır, herkesin mutlaka yaptığı, denediği, çok sanatsal ve orjinal bulduğu falan... Evet, geceydi ve pozlamayı uzun tuttum, hızlı gece hayatını bu şekilde ifade ettim. Tabii yüksek bir yerde olmadığım için bir boka benzemedi afedersiniz. Ben de gittim kedi fotoğrafı çektim:)
3 yorum:
erman olayını çok güzel bir biçimde özetlemişsin :P
buraya en fotojenik seçilmemin bana verdiği gururla yazıyorum :)
ps: blogun gayet eğlenceli okunası olmuş :))
bu arada bi de, bi dahaki organizasyonun sorumluluğunu yine başkasına atabilirsem benden mutlusu olmaz :))
bence bu sefer peline atabiliriz yahu ahaha:)
Yorum Gönder