* Kime neyse....
Aylar öncesinden kalma facebook screenshotu...
Feysbuk dedikçe gülesim geliyor yahu... Feysbuk yahu... Ahah...
Çevremdeki birçok kişinin başta bir “ne gerek var ki” şeklinde yaklaştığı, ama bu yaklaşımın altında “ulan üye bir arkadaşım olsa da bir iki profil baksam” hissiyatının gizlendiği bir oluşumdu Facebook. Benim açımdan bu “ne gerek var ki” seviyesinde kaldı, zira Facebook hakkında hiçbir fikrim yoktu, Facebook benim için bir Hi5’tan, bir Yonja’dan farksızdı. Sadece fotoğrafların etiketlenebildiğini biliyordum, o fikir de pek hoşuma gitmişti, yoksa duvarmış, aplikasyonmuş, işim olmazdı. Kendi halinde yaşayıp giden, ilkokul arkadaşlarının akıbetini pek de merak etmeyen bir insandım o zamanlar.
Derken Sena ve Zafer geldi (ha?!). Sena benim oda arkadaşım, Zafer de bizim yurttan. Söz konusu insanlar İzmir’e gelince, Facebook’a da üye olunca, ben de az çok “neymiş ki bu hımmm” efektleriyle tanıdım yüz kitabını. Bir anlık gaz sonucu açtım, bir anlık gaz sonucu bir sürü arkadaşımı ekledim, nedense yine ilkokul arkadaşlarımla haşır neşir olmuyor, bu koca platformu zaten haberleşebildiğim insanlarla haberleşmek için kullanıyordum. Ama hayır, hala hayatımı ele geçirmemişti feysbuk. Fotoğrafları, videoları atıp kendi aramızda eğleniyorduysak da bu çok uzun sürmüyordu.
Olayın dönüm noktası benim telefonumun kaybolması aslında. Bütün numaraların silinmesi, bir telefonumun olmaması ve ulaşılamamanın verdiği huzur tabii bir süre sonra yerini “ulan iyi ulaşılamıyoruz ne güzel de, biz nasıl ulaşıcaz insanlara” düşüncesine bırakınca, kahramanımız kendini feysbuka attı, belli birkaç kişi dışında herkesle feysbuk üzerinden haberleşir oldu. Bunun yanında bir de ilkokul arkadaşlarının da feysbukta onu bulmuş olması yepyeni heyecanlar yaşattı, hep beraber buluşmalar, feysbuk üzerinden eski resimlere yorumlar yapmalar başladı. Zaman ilerledikçe bu feysbuk, hanımkızımızın kendine yazılanları takip etme aracından, ulan insanlar ne yapıyor acabaya dönüştü, durumlardan başlayan takipçilik (yahut röntgencilik) mini-feedlere kadar indi. Feysbukta geçirilen zaman yüzünden Ayşegülnazcan kendine kızarken, bir yandan da onca zaman inat edip de sonunda feysbuk hesabı alanlarla dalga geçti. Gerçek hayatta muhabbet edemediği insanları feysbuk üzerinden dürttü. F5 süresi bir saatten yarım saate, yarım saatten 10 dakikaya inerken Facebook Chat olayı çıktı ortaya. Şimdi ise mini feedlere yorum yazılabiliyor, henüz denemedim ama denenmişini gördüm, eğlenceli gibi.
5 dakika önceki screenshot da işte böyle bir şey.
Facebookta tutunma yolları:
1-Profil fotoğrafı: Fotoğrafı profile koymanız için güzel çıkmış olmanız yeterli değil. Mümkünse photoshopla biraz kontrast montrast olayına gireceksiniz, olmadı siyah beyaz yapacaksınız-bilirsiniz ki siyah beyaz foto her zaman böyle ortamlarda artı puan vermektedir. Artık yukarıdan çekilmiş fotoğrafların işe yaramadığını hepimiz biliyoruz, ancak fotoğraf makinesine bakarken dudakları büzüştürmenin, göz kırpmanın, hafif dekolte vermenin, elde içki olmasının hala modası geçmedi. Üstelik yeni moda olan birkaç fotoğrafı aynı resimde toplamak da priminize prim katacaktır. Bütün bunlara ek olarak, evet güzel çıktığınız fotoğrafta kendinizi profil fotoğrafı olarak kesin, yanınızdaki zavallı arkadaşınızın da eli, kolu, omzu, saçı mutlaka gözüksün bir yandan. Lütfen ama lütfen yapın bunu.
2-Duvar, commentler: Bunları kullanmanın birkaç yolu var. Duvarlara yazılan ve fotoğraf altlarına yazılan bol gülen yüzlü ve neşeli yazılar (örnek: “İnanmıyorum ya:( Bensiz eğlenin tabii sizz:P”) sizin daha çok göze çarpmanızı sağlarken, gülenyüzsüz, basit cümleler (örnek: “Sensiz çay bahçelerine düşmanım merve.”), içinde inceden espiri de barındırıyorsa, kendinizce kuul bir hava yakalamanız konusunda yardımcı olacaktır. Evet, Facebook sanal bir dünyadır, ve bu dünyada kendinizi gerçek hayatta olduğunuzdan farklı yansıtabilirsiniz, tek problem, listenizdeki çoğu kişinin sizi zaten tanıyor olması ve ne kadar havaya girerseniz girin “hadilenordan” diyebilmesidir. Bütün bunlara ek olarak duvar üzerinden yapılan tüm geyikten uzak, kişisel muhabbetler de (“naber ya, görüşemiyoruz uzun zamandır? Neler yapıyorsun, Somali’de misin sen şimdii?”) kendinizi profil sahibine ve sahibinin arkadaşlarına hatırlatmak için bambaşka bir yöntemdir. Amaç kendini hatırlatmak değildir tabii ki, ancak bu yolda, eğer arkadaşımıza ulaşmak istiyorsak, evet, mesaj fasilitesini tamamen gözardı etmeli, hemen duvardan duvara muhabbete başlamalıyız. Yapmalıyız bunu.
Ay lav kompeyr piipıl.
Not: Bu tek bir arkadaşımın sayfasında böyle. Yoksa kendi ağımda bu derecelere sahip değilim. Olmamalıyım da.
Not: Bu tek bir arkadaşımın sayfasında böyle. Yoksa kendi ağımda bu derecelere sahip değilim. Olmamalıyım da.
3-Compare People: İşte Facebook’un en sansasyonel uygulaması, herkesin takmıyor gibi gözüküp içten içe merak ettiği sıralama. Sözkonusu sıralamalarda üst sıralarda yer alabilmek ve bu sıralamayla arkadaşlarınızın profillerinde boy göstermek için yapılması gereken birkaç şey var. Öncelikle sizin için ne önemliyse ona göre bir profil fotoğrafı koyun. Bu ne demek derseniz, size kendimden örnek vereyim, normal bir profil fotoğrafıyla “aman ne de şirin”, “ben bunu alışverişe de götürürüm” gibi sıfatlar alırken, bir şekilde koymuş olduğum kırmızı rujlu bir fotoğraf “en öpülesi”, “en bi hottest” gibi sıfatlar yükledi bana. Sonuç olarak ben o fotoğrafı değiştirdim, ancak “ben best to sleep with olmak istiyorum” gibi bir kaygınız varsa ona göre bir fotoğraf koymanız, karşılaştırma esnasında profil fotoları gözüktüğünden pek yararlı olacaktır. Ha, evlenilesi olmak istiyosanız bilemem, ya da kelepçelenilesi sıfatının da fotoğrafla tarifi zor.
Bu zor derseniz daha da zorunu söyleyeyim, iki üç adet sahte hesap açıp çılgıncasına kendinizi oylarsınız –yapan var oradan biliyorum. Arkadaşlarınıza duygu sömürüsü yapabilirsiniz sizi oylamaları için, az çok sevgi dolularsa yaparlar. Bütün sosyal ağlarda en seksi, en akıllı, en çılgın olursunuz, ama nereye varırsınız onu bilemem.
6 yorum:
compare people'da bi ara best hair, most beatiful eye, best friend, best catch, best body, funniest, best sense of humour falan çıkıyodum. resmen zevkten götüm atıyordu.. yalan değil. seviyordum compare people'ı..
Yazmak süpper bişi devam devam devam :)
hottest muehahaheaheah
compeyır iyidir canlar.
yazmak da iyidir:)
ayrıca aşkolsun, olası hottestlardan neyim eksik emir bey ahehahahae....
emir erunsal benim bi arkadaşımın arkadaşı:P eee'si yok kötü kötü bakma..
demedim yahu bir şey:)
Yorum Gönder