10 Temmuz 2008 Perşembe

"Hippie" nation, livin' in a "hippie" nation...

O kadar hipiyiz ki...

Evet, sonunda beklenen gün geldi ve iki kuzenin yılda birkaç kez düzenlenen geleneksel büyük fotoğraf buluşması dün gerçekleşti. Gerçi planlanmış bir buluşma değildi bu, tamamen Renk'in arkadaşının canının sıkılması ve fotoğraf çekmek istemesiydi neden, bunun üzerine ben de onları hemen hemen tüm arkadaşlarımın fotoğrafını çektiğim, artık bir stüdyo kaşarlığına erişmiş olan bahçemize çağırdım. Malzememiz boldu, Cem çılgınca gözlük getirmiş, Renk evde ne kadar eşarp benzeri şey bulduysa toplamıştı. Üstelik tripodumuz bile vardı, renkle son fotoğraf şenliğimizde 1,3 megapikselle yaşadığımız sefilliğe şimdi cağnım Canonum ile dil çıkarıyorduk.

Önce son derece hippie fotoğraflar çekildik, aslında bu tamamen elimizdeki malzemelerin bu duruma uygunluğundandı. Sapı kırılmış olan zavallı gitarım ve gençlik hevesiyle üzerine kertenkele çizilmiş zavallı mandolinim de olaya alet olunca "interraile çıkmış, para için sokakta gitar çalıp şarkı söyleyen hipiler" konseptini az çok yakaladık. Gerçi bir de sokakta olsak tam olacakmış, ama park da olabilir sonuçta değil mi, çimdir, ağaçtır...


Bir sonraki fotoğraf serisinde Renk hanımkızımızın ağaca asılı olan kırmızı topa aşkını anlattık. Söz konusu topu yemeye çalıştığı fotoğraflar var -ki çok korkunç-, onları koymuyorum bile. Bu normal. Bir de bu fotoğrafta, önceki yazılarda değindiğim kuzenimin bir anime olmadığı ile ilgili laflarımı gayet yutuyorum. Evet, kuzenimi japonlar çizdi, İzmir'de tatilde kaybettiler ve yıllar önce kaybettikleri animeyi amcamlar bulup yetiştirdi. Bu ne yahu?


Sonra baktık kimi gözlükler bizi "doksanlardan gelen!" sıfatıyla süslüyor (ki kendisi çok güzel korku filmi adı olabilirmiş) o zaman, dedik, niye doksanlardan gelmiyoruz. Zaten ben kafama mavi eşarbı hafif kayıkçana bağlayınca Arabistan'a giden Amerikalı gazeteci oluverdim elimde olmadan. Cem'i oranın yerlisi yapmak için uğraştık tabii biraz, özellikle az önceki hippie imajından sonra, ama az çok başardık. Ve kendisiyle ülkesindeki kadın hakları, ülkesinde turizmin durumu, euro-dolar dengesini falan konuştuk. (Turizm... Var evet... Kadın... Evet... Euro... Zorladı tabii bizi... Evet...)






Sonra, "madem Amerikalıyım, neden içimdeki selebriti ruhu ortaya çıkmasın" deyince hemen büyük gözlükleri takıp evden sevgilisiyle markete gitmek için çıkan selebriti görüntüsü verdik. Evet, sevgilim rolünü oynayan gencin kafasında çiçek var. Evet, burası Bostanlı, ama Los Angeles havası da vermiyor değil hani? Honey?











Aramızdaki bir diğer selebriti de ünlü country şarkıcısı Renk Hülagü. Kendisinin albüm fotoğraflarını da çektik vesileyle. Geçen sene Meksika'nın Grammysi sayılan Höbölopez'den 4 ödülle ayrılan sanatçı, yeni albümünün tanıtımı için önümüzdeki aylarda Uzakdoğu turnesine çıkacak. Country roaaaads, take me hooome, to the plaaace, I beloooong...






Bir ara ne yaptığımızı merak eden Zeynep Hanım da kadraja girdi. Uzunca bir süre deneysel fotoğraflarımızı yadırgadıktan sonra (evet, çok sanatçıyız biz, deneysel fotoğraf da çektik, yaptık bunu...), ama sonra toplayın buraları dedi gülerek ve gitti. Arkasından baktık gülümseyerek, el salladık.. Hoşçakal Zeynep dedik... Gerçi Renk demedi, çünkü annem en son "kızım arkadaşlarına bir şey ikram et" dediğinde bir an için aileden olmadığını hissetmiş, depresyona girmişti. "Ben arkadaşı değilim onun, kuzeniyim ben" diye ağlarken, biz de onun yerine hoşçakal dedik. Renk'i de bir süre dışladık. Neden bilmiyorum, sanırım sevmiyoruz onu:).


Bir sürü fotoğraf var -ki evet, bokunu çıkarmışız ayıptır söylemesi- ama koymayacağım daha fazla. Deneysel fotoğraflarımız var mesela, bir cemizveriseksi serimiz var Cem ve bacaklardan (erhan ve dadaşlar) oluşan, indie rock grubu pozlarımız var, bu insanlar nereye koşuyor konulu çalışmalarımız var... Bitmiyor yani... Dün gece baktım baktım baktım, sonunda nefret ettim kuzenle bir araya geldiğimizde ortaya çıkan enerjiden. Gerçi bunda Renk'in online olmamasının ve fotoğrafları bir türlü gönderemememin de etkisi var, ama olsun. Bu yüzden blogumu yine Renk Hanım'ın naçizane bir pozuyla bitiriyorum...
Imagine all the people...

2 yorum:

Emir Bey dedi ki...

ekstrem eğlence anlayışımıza benzer başka ekstrem eğlenen arkadaşlarımızın olduğunu bilmek de güzel evet.

operadaki fantom dedi ki...

evet, ara ara biz de yüzüyoruz kimi ekstrem sularda:)