We can do it!
Başlarken konuyla alakasız şarkı: Gnarles Barkley-Transformer
Evet, iki yıldır yılın 3/4ünü İstanbul'da, bol dolaplı bir odada geçirmemden kelli İzmir'e gelince "sığamamak" bizi çok şaşırtmadı. "Biz kim lan?" derseniz, ben ve beni tanıyan herhangi biri "biz" zamirini oluşturabiliriz, zira İstanbul'daki ya da buradaki odamı görenler sözkonusu durumu normal karşılayacaktır.
Ne diyordum? Oda "artık beni topla" diye bağırmıyordu, zira uzun zamandır duymazdan geldiğimi fark etmiş, susmuş, alışmaya çalışıyordu. Ancak bavullar aynı hoşgörüyü gösteremiyor, zavallı klavyem gözyaşlarını saklamaya çalışıyordu. Tişörtlerimi buruşuk giymeye alışıktım, ancak artık odanın üstünde oluşan dağdan manevi olarak da zarar görmeye başladıklarını fark etmiştim. Ya kitaplarım? Odada dizilecek bir yer bulamadıklarından ayna önünde üst üste yatmış, hiç sevmedikleri makyaj malzemeleriyle kanka olmaya zorlanmıştı... Buna daha fazla izin veremezdim, yapamazdım bunu... Harekete geçmeliydim...
Hazırdım. Bu odayı toplayacak, bozulan düzeni tekrar kuracak, sistemi kurtaracaktım. Dağınıklık beni ele geçiremeyecekti. Müzik setimin bozuk olması bile beni engelleyemeyecekti, bilgisayarım vardı, Gnarles Barkley albümleri duruyordu kuzu kuzu. Oturdum yere ve tişörtleri katlamaya başladım. Katladıkça katlıyor, katlıyor, katlıyordum, ulan, tişörtler bitmiyordu... Üstelik muhtemelen dolaplara sığmayacaktı...
Ne yaptım? Bütün dolapları boşalttım. Bütün tişörtleri katladım. Yetmedi, yetemedi, çünkü bir daha bu kadar gaza gelemezdim, pantolonları da katladım. Hemen her dişil bireyde görülen çanta çılgınlığının bende de had safhaya ulaştığını gördüm, onları da katladım (ha?)! Aynanın önündeki kitapları makyaj malzemelerinin yanından alıp daha sefil ancak daha çok mutlu olacakları bir yere koydum; raf olmadığı için kolilerde duran kitapların yanına. Evet, başarmış sayılırdım. Odayı toplamış, en az 25 kişinin ayakta yan yana duracağı alan açmıştım. Biraz kassak badmington bile oynayabilirdik.
Ve işte gurur tablosu. 3 saatlik bir katlama ve yerleştirme maratonu sonrası-ki zaten oda toplamak ortadakileri bir yerlere tıkmak değil midir sorarım!-odamın şu anki hali budur. Yine toplu sayılmayabilir belki birçok kişinin bakış açısına göre, ancak nilipekhülagüodalarbirliği standartlarında gayet toplu bir oda şu an kendisi. Sözkonusu standartların nasıl değiştiği konusunda sevgili oda arkadaşım Selin'in, ben özenle odamı topladıktan sonra gelip "aaa ne güzel dağınık bir oda, acaip yaşanmışlık hissi var, ben de gidip dağıtıcam odamı:)" demesini örnek verirsem sanırım yeterli olur, he?
Son olarak odanın tedavisinde emeği geçen, nette muhabbet ettiğim, beni dürten, ya da kendisini dürtmeme izin veren tüm msn camiasına teşekkürü bir borç biliyor, ek olarak bu yazıyı az önce odasını toplamaya niyet etmiş, ancak harekete geçememiş olan Erdal'a ithaf ediyorum:)
Evet, iki yıldır yılın 3/4ünü İstanbul'da, bol dolaplı bir odada geçirmemden kelli İzmir'e gelince "sığamamak" bizi çok şaşırtmadı. "Biz kim lan?" derseniz, ben ve beni tanıyan herhangi biri "biz" zamirini oluşturabiliriz, zira İstanbul'daki ya da buradaki odamı görenler sözkonusu durumu normal karşılayacaktır.
Ne diyordum? Oda "artık beni topla" diye bağırmıyordu, zira uzun zamandır duymazdan geldiğimi fark etmiş, susmuş, alışmaya çalışıyordu. Ancak bavullar aynı hoşgörüyü gösteremiyor, zavallı klavyem gözyaşlarını saklamaya çalışıyordu. Tişörtlerimi buruşuk giymeye alışıktım, ancak artık odanın üstünde oluşan dağdan manevi olarak da zarar görmeye başladıklarını fark etmiştim. Ya kitaplarım? Odada dizilecek bir yer bulamadıklarından ayna önünde üst üste yatmış, hiç sevmedikleri makyaj malzemeleriyle kanka olmaya zorlanmıştı... Buna daha fazla izin veremezdim, yapamazdım bunu... Harekete geçmeliydim...
Hazırdım. Bu odayı toplayacak, bozulan düzeni tekrar kuracak, sistemi kurtaracaktım. Dağınıklık beni ele geçiremeyecekti. Müzik setimin bozuk olması bile beni engelleyemeyecekti, bilgisayarım vardı, Gnarles Barkley albümleri duruyordu kuzu kuzu. Oturdum yere ve tişörtleri katlamaya başladım. Katladıkça katlıyor, katlıyor, katlıyordum, ulan, tişörtler bitmiyordu... Üstelik muhtemelen dolaplara sığmayacaktı...
Ne yaptım? Bütün dolapları boşalttım. Bütün tişörtleri katladım. Yetmedi, yetemedi, çünkü bir daha bu kadar gaza gelemezdim, pantolonları da katladım. Hemen her dişil bireyde görülen çanta çılgınlığının bende de had safhaya ulaştığını gördüm, onları da katladım (ha?)! Aynanın önündeki kitapları makyaj malzemelerinin yanından alıp daha sefil ancak daha çok mutlu olacakları bir yere koydum; raf olmadığı için kolilerde duran kitapların yanına. Evet, başarmış sayılırdım. Odayı toplamış, en az 25 kişinin ayakta yan yana duracağı alan açmıştım. Biraz kassak badmington bile oynayabilirdik.
Ve işte gurur tablosu. 3 saatlik bir katlama ve yerleştirme maratonu sonrası-ki zaten oda toplamak ortadakileri bir yerlere tıkmak değil midir sorarım!-odamın şu anki hali budur. Yine toplu sayılmayabilir belki birçok kişinin bakış açısına göre, ancak nilipekhülagüodalarbirliği standartlarında gayet toplu bir oda şu an kendisi. Sözkonusu standartların nasıl değiştiği konusunda sevgili oda arkadaşım Selin'in, ben özenle odamı topladıktan sonra gelip "aaa ne güzel dağınık bir oda, acaip yaşanmışlık hissi var, ben de gidip dağıtıcam odamı:)" demesini örnek verirsem sanırım yeterli olur, he?
Son olarak odanın tedavisinde emeği geçen, nette muhabbet ettiğim, beni dürten, ya da kendisini dürtmeme izin veren tüm msn camiasına teşekkürü bir borç biliyor, ek olarak bu yazıyı az önce odasını toplamaya niyet etmiş, ancak harekete geçememiş olan Erdal'a ithaf ediyorum:)
7 yorum:
asılı duran çantayı ısrarla bağlama sandım çok güldüm falan derken bir büyüttüm fotoğrafı çanta çıktı gülüşüm dondu suratım asıldı ağladım biraz
sonra klavye çalmanız beni ayrıca ilgilendirdi aklımızda olsun dedirtti
yok yahu klavye çalmıyorum aslen. 4 sene sürmüş olan piyano maceramdan kalma kendisi, arada açıp eğleniyorum falan. nitelikli bir çalıcı değilim yani ne yazık ki:)
bunun yanında bağlamaya da saygımız sonsuzdur:)
sweatshirtümden bahsetmek istiyorum biraz =)
evet, sweatshirtün bavulların üzerinde duruyo şu anda:) bi ara al şunu ulan, sinirlerim bozuluyo her gördüğümde.
sinirlerin kustuğun geceyi hatırlattığı için mi kalkıyor yoksa bana aşkın depreştiği için mi? slakgjsşakgas
ahahahah tabii ki kustuğum geceden dolayı şekerim! yoksa sana olan aşkımın depreşmeye zaten ihtiyacı yok, her daim baki hihiho:)
bloga resim için "we can do it" yazdım goggle'a. "ahaha millet taklit etmiş a-a nil'e benziyir" derken bir de ne göreyim. evet google images ilk sayfasındasın we can do it yazınca sen çıkıyosun slkjgflkasga
Yorum Gönder