10 Temmuz 2008 Perşembe

Ayşegülnazcan the mürebbiye!

Kuzularım lan...

Evet, bu sabah Gürpınar'daki 3. dersimi verdim. Hala üzerime atlayıp saçımı çeken öğrencilerim yok, hepsi pek bir kuzu yahu. "Bire kadar kal İpek Abla" diyolar, "Eyvallah" diyorum "bir sonraki derse ama ancak...". Korkularımın aksine sıkılmadılar, pek eğleniyorlar hatta. Bazen anneleri geliyor, çocuğum sizi dilinden düşürmüyor bir haftadır diyor, geç kaldıkları için özür diliyorlar, anlamıyorum nasıl oluyor bunlar. Ama güzel bir duygu tabii:)


Bu resmi Hümeyra adlı öğrencim Vivaldi'den Dört Mevsim'i dinlerken çizdi. İsmi, resimde de görebileceğiniz gibi, canlı flüt. Flüt kendi kendini çalıyor, bu arada kızın saçları da uçuşuyor, ağacın dalları sallanıyor falan... Nedense çok hoşuma gitti, sanırım bu resmi çalan şeyin mevsimlerle ilgili olduğunu bilmeden çizdiği için. Bir de neşeli bir resim olduğu için. Muhtemelen ek olarak kendini çalan flüt fikri hoşuma gittiği için:)


Bu acıklı eser de Gizem Hanım'dan. Önce ağlayan kızla başladı, sonra sokakta kalan kıza dönüştü, son olarak da karları ekledi. Genelde diğer çocuklar hep bale yapanları ve orkestrayı çizerken bu tarz şeyler çizen 3 çocuk var. Tabii az önceki cümlem yanlış anlaşılmaya müsait olabilir: resimlerin hepsi çok güzel. Ama işte şu üç resim beni nedense bir tuhaf hissiyatlara boğdu. Gerçi evet, Hümeyra'nın resmini de orkestral resimlerden sayabiliriz, yine de diğerlerinden farklı bir şey var.





Bu da üçüncü resim işte, bahsettiğim. Yasin, müziğin hüzünlü olduğunu söyledi, o yüzden bir ölümle başlatmış senaryosunu. İkinci bölümde cenaze kılınırken, üçüncü bölümde ölen kişinin yakını öldüreni öldürmek istiyor. Ancak dördüncü bölümde polisler geliyor ve ikisini de hapse atıyor. Beşinci bölümde beş yıl sonrasını görüyoruz, hapisten çıkan kahramanlarımız barışıyor ve: mutlu son. Söz konusu resimdeki dizisel etkiyi kesinlikle inkar etmiyorum, ki inkar etsem zaten Türkiye'nin tüm sosyologları gelir beni paralar, ama Yasin'in konuyu mutlu sona bağlaması bütün dizilerin mutzsuzlukla uzatıldığı canım medyam söz konusuyken, çok sıradan değil. Yorumlayamam, aslında yorumlamak da istemiyorum, ama bu resimdeki iyimserlik de hoşuma gidiyor oldukça:)

Sevgili blogumu bugün yaptığımız reklam konulu drama çalışmasından bir kolajla (kolaj güzel bir kelimeymiş, sanırım daha fazla kullanmalıyım... kolajjj... yeaa...) bitiriyorum. Bak yine sevgi doldum. Kuzularım benim.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

5 yıllık yazıya yorum mu yazılır diyeceksiniz ama bir çok yazıda yorum olup da bunda olmamasına çok şaşırdım. Cidden orjinal materyal var. Resimler süper, çocuk hayalgücüne hayran olmamak elde değil. Bir de tek kareden bile anlaşılıyor çocuklarla olan iletişim. Fotosuyla resimleriyle çok tatlı post. Elinize sağlık gece gece yüzümü güldürdünüz :)