4 Ağustos 2009 Salı

Yunanya IV - Dönence

  • İzmir'de miyim, neyim?
  • Atina'da 3 gün kalacakken yaklaşık bir hafta kaldım. Şikayetçi miyim? Pek sayılmaz. Akropol'dür, müzedir derken bir yerden sonra olay her akşamüstü buluşmaya, her gece içmeye gitmeye dönüştü elbette, zira Kalavrita'dan gelmiştik. Atina'nın toplu taşıma sistemini ezberledim bir de oraya buraya gide gele...
  • Yunanca biraz okuyabiliyorum. Anlayabiliyor muyum? Pek sayılmaz. Ama önemli değil, okuyabildiğim şeyler hoşuma gidiyor. Ayrıca eskiden hiç sevmediğim Yunan müzikleri de hoşuma gidiyor artık. Sanırım biraz "mere exposure effect", biraz anlam yüklemeyle alakalı, bilmiyorum.
  • Ama şunu biliyorum; gerçekten de bir şehir, bir ortam, bir şarkı yahut bir yemek tamamen yanınızdaki insanlarla güzelleşiyor. Atina'yı eğer bu insanlar olmasaydı bu kadar sever miydim bilmiyorum. Bir rutinden bu kadar uzun süre keyif alabilir miydim, hep devam etsin ister miydim bilmiyorum. Evet, sıkıldığım ya da zorlandığım anlar oldu, hatta kelimenin gerçek anlamıyla "acı çektiğim" anlar da oldu, ama Yunanistan'da geçirdiğim iki haftanın hayatımın en keyifli zamanlarından biri olduğunu söyleyebilirim rahatlıkla.
  • O değil de hayatımın ilk "tıbbi operasyon"unu Atina'da yaşadım, kuyruk sokumuma buradan sevgilerimi gönderiyorum. Beni hiçbir anestezi kullanmadan kesen Yunan doktoru da öpüyorum. Abime "çıkarayım mı üstümü" diyorum I MUST SEE IT diyor, bakıyor, kendi kendine konuşuyor sonra gözlerini açıp WE MUST CUT IT! diyor. Benim sinirlerim bozuluyor, Vasili'yle karşılıklı gülme krizine giriyoruz. Meğer we must cut it derken hakkaten kesecekmiş adam, bağıra bağıra ağlarken fark ettim. Ama şu var ki insanın rahat yürüyebilmesi, oturup kalkabilmesi çok çok büyük bir nimetmiş. DEĞERİNİ BİLİN LEN.
  • İki hafta boyunca doğru dürüst alkol almayıp, alkol alayım heyo derken antibiyotiğe başladım. Allah kahretmesin.
  • Son kağıt paramı bir big mac menüye harcadım, pişman değilim, zira içim dışım souvlaki oldu. Gerçi daha bir burada yiyemeyeceğim bir şey yemeyi tercih ederdim, ama daha öğlen olmamıştı, menüler de hep kahvaltı menüleriydi, ezik kaldım. Bu arada Yunan musakkası çok güzel bir şey. Bir de dağ çayı. Hastasıyım.
  • SunExpress'in ilk Atina-İzmir seferinde yolcuydum efenim. Über kalabalık basın toplantısından sonra uçakta 12 kişiydik sanırım. İlk seferin yolcuları olarak sertifikalarımızı da aldık, gururluyuz. Bu arada hostesler, servis falan pek başarılıydı, umarım ilk sefere özgü değildir. İzAir'in de hastasıydık, sonra çok küfrettik.
  • Önümüzde bir bağ bozumu, bir Formula-g, bir PWA, bir de ameliyat var; ameliyatın tarihi belli değil. Halbuki ben sanki yarın yine Vasilis ve Yorgos ile buluşup Tara'nın iş çıkışına gidecek gibiyim. Akabinde Gazi'ye gidip Yunan müzikleri eşliğinde ouzo içecekmişiz gibi hissiyatlar var. Yalan halbuki.
  • Tara, Vasili, Yorgo; sizi çok seviyorum. Siz bunu hiç görmeyeceksiniz/okuyamayacaksınız ama olsun.

3 yorum:

cem uçan dedi ki...

nooldu, kim kimi kesti, kim neyi gördü? yaşlı insanlar için biraz daha açıklama lütfen. merakta olabilirler.

operadaki fantom dedi ki...

hastaneye gittim, belimde enfeksiyon var diye. soyunayım mı dedim doktora, I MUST SEE IT dedi. Baktı ve kesmesi gerektiğini söyledi. Sonra da kesti, aldı enfeksiyonu. Olay budur efenim:)

Elifsu Üstün, yani benn.. dedi ki...

Kızımız kıl dönmesi nedeniyle gelişen bir abse drenajı operasyonu geçirmiş efenim. Bunu bu kadar güzel anlatanı da ilk kez görüyorum:) Geçmiş olsun..