Şimdi, kendinizi İbo Show'da, yahut herhangi bir televizyon programında izleyici olarak düşünün. Önünüzde bir adam, üzerinde ne söylemeniz ya da ne yapmanız gerektiği yazan kartlar kaldırıyor. Kartta ne yazıyor? "Salaak". Şimdi hep bir ağızdan: "SALAAAAAAAAAK".
Söz konusu salaklığımın nedeni, bugünün pazartesi olduğunu unutup müze/sergi gezme hevesiyle kendimi dışarı atmamdı. Ha, bu keyifli bir gün geçirmemi engelledi mi, hayır. Kendi kendime durup durup sırıttığım bir gün oldu hatta. Gerçi söz konusu mutluluk hali dün geceye dayanır, haydi hep beraber dün geceye geri dönelim madem.
Helldorado'yu sevdik.
Aslen bu konsere gitme gibi bi isteğim/emelim/arzum yoktu. Zaten konser cuma günüydü, ancak yağmur nedeniyle pazar gününe ertelenmişti. Helldorado'yu da hem daha önce seyretmiştim, hem de kendileriyle ilgili düşüncem Radyo Eksen tarafından gazlandıktan sonra ülkemizi para kaynağı olarak görmelerinden öteye gitmiyordu. Böyle bir düşünceye sahip olunca, müziği az çok sevseniz bile negatif bakıyorsunuz ve "hıh, helldorado mu" deyip geçip gidiyorsunuz.
Peki ben ne oldu da fikrimi değiştirdim? Bilmiyorum. Sanırım odada boş oturmaktansa, bari yurdun hemen yanında gerçekleşen şu konsere gideyim de fotoğraf çekeyim dedim kendi kendime. Radyo Boğaziçi'nden tanıdığım Çağlar'a mesaj attım, sakıncası var mıdır fotoğraf çekmemin diye, o da olur mu, hatta sana kart verelim dedi, iyi bir insan olarak. Ben de aldım kartımı konserin başlamasını bekledim.
Konser beklediğimden çok çok daha iyiydi, itiraf etmeliyim. Yani sadece fotoğraf çekeyim diye girdiğim konserde zıplaya zıplaya gezindim. Müzikal açıdan hatalar oldu elbet, olmadı değil, ama adamlar o kadar farkında ve o kadar mütevazılardı ki (mütevazı güzel kelimedir) o hataların hiçbiri dikkat çekmedi. Ki bende Helldorado sevgisi uyandıran iki an vardı konser boyunca; bir: solistin gitarıyla beraber koltukların üzerine çıkması, iki: biste song to siren çalması. Dünya tatlısı konser için Radyo Boğaziçi'ne teşekkürlerimi sunuyorum burdan; Allah yardımcıları olsun.
Baskı fotoğraf olayını sevdik
Dijital makine kullanmaya başlamamdan beri-ki söz konusu başlangıç lise bire tekabül eder- fotoğraf bastırmışlığım yoktur. Hatta sonrasında elime geçen zavallı analog eos650'deki fotoğrafları bile bastırmamıştım, cdye atmışlardı. Dolayısıyla nispeten iyi bir makineyle nispeten daha iyi çekilmiş fotoğrafları bilgisayar ekranında değil de somut olarak elimde görmek çok mutlu etti beni. Adam karton bir zarf verdi fotoğrafları koruma açısından, ben de 10-15 dakikada bir açıp, fotoğrafları inceleyip, geri koyuyorum.
Sirkeci insanlarını sevdik
Hmmm... Bu olayla ilgili olan makine ve flaştan bahsetmediğimi hatırladım blogda, yeterince fotoğraf çekip elimde örnek birikince yazacaktım sanırım. Her neyse, babaannem sağolsun, elime bir Agfa Silette 2 geçti, kendisi 1959-1962 yılları arasında üretilmiş bir model ve f 2.8. F2.8 ulan. Benim iki üç hafta öncesine kadar 2.8 lensim yoktu. Yuh.
Her neyse, bu fotoğraf makinesine sonradan bir de Agfa Tully flaş eklendi-ki onu da sol taraftaki fotoğrafta, sevgili kuzenimin ağzında görebiliyorsunuz. Tek problem, bu flaşın pili ve ampulü yok. Ben de bulsam bulsam Sirkeci'de bulurum deyü çıktım yola, Hayyam Pasajıdır, orasıdır burasıdır derken Sirkeci'deki bütün fotoğrafçılık dükkanlarını Tully'me ampul ve pil bulmak için seferber ettim.
Bulabildik mi? Hayır, ne yazık ki. Yurtdışında bile bulabileceğimizden emin değiliz hatta, ama umut dünyası.
Yürümeyi sevdik
Beşiktaştan Kabataş'a, Kabataş'tan Taksim'e, oraya buraya yürüdüm bugün. Taksim'e giderken insanlarla diyaloga girdim, mutlu oldum. Fotoğraf makinem yanımdaydı, ama çok fazla çekmedim. Öyle yürüdüm yani. Bunda mutlu olunacak bir şey de yok aslen, ama kendi kendime mutlu oldum. Ayrıca sağ tarafta da göreceğiniz üzere: Sahibi var.
Sahafları sevdik
Sahaflardan aldıklarımı sıralıyorum:
-1950 senesine ait ev-iş dergisi (bugünün cosmopolitanı gibi bi şey) (Ece'ye hediye bu)
-Hayatta Muvaffak Olmak İçin Bir Genç Kızın Bileceği Şeyler (dünyanın en saçma kitabı)
-Kervansaray Yayınevi'nin takdim ettiği ama üzerinde isim yazmayan bir roman
-Tarihimizden Garib ve Meraklı Şeyler başlıklı ikişer yapraklık iki gazete makalemsisi
-1959 yılından kalma Cherry Heering reklam müziği notaları
-Rusça Anna Karenina çizgi romanı
-Ve ve ve ve Beauty and the Beast ve Aladdin orjinal film müzikleri!
Sonuç: Mutluyum lan:)
2 yorum:
perşembe günü sultanahmet civarı gezi planı var tahminen saat 10 gibi taksim den başlayacak, ben, iki enternasyonel arkadaş (bir fin, bir dan) iki de türk arkadaş olacak gibi şimdilik, tahminen, iri camiler ve kapalı çarşı ağırlıklı bir gezi olacak, sizi de bekleriz efendim :D hem ingilizce pratiği
ama emir bey derslerinizi ektiğinizi görüyorum, hiç hoş değil:)
bakalım bakalım, olabilir de aslında...
Yorum Gönder