3 Şubat 2009 Salı

"Abi sen şimdi oraya, mesela, doğaçlama davul girebilir misin?"

Kıbrıs Şehitleri'nde yürürken önümdekilerin diyalogunun ilk cümlesi bu. Devamında da, "Hayır abi, orada eksiğim var işte, onu yapamıyorum..." ve "Asıl onu yapabilmen lazım aslında" gibi cümleler mevcut. Neden bilmem, mutlu oldum bu diyalogu dinlerken, kıs kıs güldüm, bir sinsi gibi sakladım güldüğümü, ama dalga geçtiğimden değil, gerçekten. Böyle diyaloglara denk gelince aptal bir mutluluk oturuyor içime.

Sabah babamla ajansa gittim, normalde her tatili babamın işyerinde geçirirken, bugün, bu tatilin ilkiydi. Tamamen tesadüfler üzerine kurulu günde, günümün yarısını kitap okuyarak ajansta, bir kısmını babamla Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nde, geri kalanını da Ayhan ve Can ikilisiyle "Alsancak'ın muhtelif sokaklarında" geçirdim. Bu arada, ajanstaki fotoğraf kataloglarına baktım da, 80lerin sonu 90ların başı, güzellik anlayışı ne acaipmiş yahu. Hani, modayı geçtim, makyajı, saçları geçtim, tuhaf. Ayrıca inceledim ve gördüm ki aşk konusunda da iki ana akım görülüyor; biri aşkın tutkuya eş sayıldığı, çiftlerin beraber karpuz yiyip, kafalarını arkaya attığı, diğeri ise aşkın tamamen bu tutkudan soyutlanıp, elit bir hale sokulup, frapan kıyafetlerle, ilginç ortamlarda varolması. Koskoca katalogda aşka/eşe dair sadece bir tane samimi poz buldum, o da yaşlı bir çift, kadın adamın papyonunu düzeltiyor falan. Gönül isterdi ki bu konuyu bir-iki fotoğrafla örneklendireyim, ama onun yerine sizi Ayhan ve Can'a boğacağım, eheh:).



Öncelikle şunu belirtmeliyim ki: sanırım dünyanın en sevimsiz çocuk parkı gayet de İzmir'de, Alsancakta. Bu ne allasen?!!

Ama biz o sevimsiz çocuk parkında gayet de eğlendik, gördüğünüz üzre. "Fotoğraf çekelim", "Nerede çekelim", "Yahu oraya yetişemeyiz, hava kararıye" gibi kaygı dolu diyaloglar içinde sonunda kendimizi liman çevresinde bulduk. Ki asıl amaç çocuk parkı değil, gerideki parmaklıklardı, ama çocuk parkının sevimsizliğini çekerken, birden coşuverdik. Hayat böyle işte. Düşünün, şu solda gördüğünüz adam, az önce o direğin çevresine bacaklarını dolamış, ve hatta bağdaş kurmuştu. Fotoğrafı var mı? Var. Ama yayınlamıyorum. İyi bir insanım. Buradan da daha önce abes pozlarını yayınladığım herkese selam ederim:)



Ama, evet, hava kararıyor, ışık azalıyor, iso değerleri artıyor, pozlamalar uzuyordu. Netlik kaygısı, aman kamerayı sallamayalım korkusu ve gren bolluğu elimizde tuhaf fotoğraflar bırakıyordu. Üstelik, evet, Sardunya's'taki adam beni 7pf2p'den tanımış ve kutlamıştı, ve ben bunun ego patlamasını, ünlü hissiyatını yaşıyordum. Pozlarımız git gide saçmalıyor saçmalıyor saçmalıyordu. Fotoğrafları var mı? Var. Ama yayınlamıyorum. İyi bir insan olmanın ötesinde bencil bir insanım. Yo dostum yo, kendimi şu dakika rezil etmeyeceğim. İçimde çok tatlı bir dürtü var bunu yapmak için, ama yoo. Şimdi değil, belki sonra.
O zaman:

1-Say hi to the new gang of Alsancak, the most dangerous, the most fearless, etc etc etc....
2- Allahaşkına bakınız, teyze değilim de neyim. NEYİM?!!

3-Hadi kıyamadım. Bu da bonus. Tıklamayın, küçük kalsın, siz de ben de mutlu olayım.


5 yorum:

pekcic dedi ki...

sonuncuyu çok tıklayasım geldi. izin verirsen tıklayıp bi yakından görücem?

ner dedi ki...

senin cok sacin varmis nil ipek hulagu. su anda fark ettim, cok saskinim.

operadaki fantom dedi ki...

ecağnım: buyrun, tıklayın, çekinmeyin... napalım artık..

tah: saçlarımla dünyayı ele geçireceğime inanıyorum.

tranquíl dedi ki...

ahahaha başkalarını kayırıyorsunuz ama kendinizi asla matmazel.

operadaki fantom dedi ki...

tranquil: kendime karşı daha acımasız olmuşumdur hep.