- Zeynep Hanım: Zeynep, Nilipek'in o mutfağı toplayacağını umut ediyordu, zira akşama pilav yapacaktı...
- Nilipek: Umutlarının yerinde olduğunu biliyordu, zaten geleceğe umutla bakardı hep.
- Zeynep Hanım: Yine de mutfağın halini gördüğünde dehşete kapılmıştı. Peki, pirincimiz var mıydı? Aman Allahım, pirincimiz kalmamıştı...
- Nilipek: Belki, belki de Nilipek alabilirdi bakkaldan o eşsiz pirinçleri? Belki de bir kuş geçerdi üstümüzden, ama kanadından tüy falan düşmezdi?
- Zeynep Hanım: Zeynep, kızının bakkala gideceğini ve bir kilo pirinç alacağını biliyordu...
- Nilipek: Ancak Nilipek yere dökülmüş reçele basmış, yapışıp kalmıştı ve kımıldayamıyordu...
- Zeynep Hanım: Oha, oraya da mı döktündü?
- Nilipek: Bir tek viledaya bakardı!
27 Haziran 2008 Cuma
Olmaya devlet cihanda iki kavanoz reçel gibi!
O gün kararlıydı Nilipek, bozulmaya yüz tutmuş kayısıları ayıkladı, bozuk yerlerini çıkardı ve elde kalan bir avuç kayısıdan son derece gurme, son derece karamelize (başka bir deyişle yanık ya da dibi tutmuş) bir reçel yaptı. Yetmedi, dolaptaki yarım avuç eriği de bir şeftaliyle 'kombinleyip', bir reçel daha yaptı. Ancak kendisinde böyle şeyler yapılmasına alışık olmayan zavallı mutfak bu tempoyu kaldıramamış ve darmadağın olmuştu. Yere düşen delikli bıdı (kevgir değil garip bir şey), yerleri yapış yapış yapmış, sehpaya dökülen şekerler ve kirli bulaşıklar mutfağa derin bir hüzün katmıştı. Annesi mutfağa geldi Nilipek'in, ve şu diyalog gelişti:
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
evet demek sonunda macera dolu başlayan bilok yaşamınıza bir yemek tarifi biloğu olarak son verdiniz ne diyelim hayırlısı olsun :)
rica ediyorum emir bey, bi dikkatli okuyunuz, orada reçelin nasıl yapıldığına dair tek bir cümle var mı!? ayıptır bu yaptığınız, iftiralarınız beni yıldıramaz:)
Yorum Gönder