21 Haziran 2008 Cumartesi

Milli Sinir

Aferim sana

Bu yazıyı okumadan önce dikkate almanız gereken bir şey var; benim futbolla alakam yolda bulunan su kapağına tekme atmakla sınırlıdır, biraz zorlasak bu tekmelemeye bir
arkadaş daha katıp, o su kapağıyla çılgınca eğlendiğimizi söyleyebilirim. Ama ilerisi yok. Maçın keyifli olacağından emin olmadıkça maç seyretmem, takım tutmam, en son lisede milli maça gitmişliğim vardır ama genel olarak gerginlikten ve gerilmekten hoşlanmadığım ve Türk futbolu da yapısı itibariyle verem ettiği için uzun zamandır uzak tutuyordum kendimi.


Şimdi bütün bu uzun ve bitmek bilmeyen cümlelerin akabinde belirtmek istiyorum ki, Euro 2008'den de uzak duracaktım, ta ki kuzenim beni maç seyretmeye ve mangal yapmaya çağırana kadar... Çek-Türk maçı (Türk bir fiil kökü olsaymış çek-türk diye çok güzel bir ikileme olabilirmiş), son on dakikaya kadar maçı seyredemiyoruz, zira bizi maça bağlayan bir güzellik yok. Sıkıldık yahu maçtan, muhabbet eylemeye başladık, gol yedik sonra gol atmaya başlayınca birden renklendi dünya. Ve evet, son on dakikayı gözlerimizi dikip seyrettik.




Kapak olmak? Çılgın futbol?





Şimdi bu durum söz konusu olunca elbete Nili pek bir kişi "yahu neden 90 dakika zaman harcayayım ki, son on dakikasını seyredeyim hihoh ne kadar zekiyim" gibi saçma sapan çıkarımlarda bulundu mu? Bulundu. Haklı çıktı mı? Çıktı. Hatta bırakınız doksan dakikayı, 120. dakikada bir hareket geldi maça. En doğru yorumu İngiliz basını yapmış gibi.

Şimdi, üçüncü paragrafa da şimdi ile başlarken, ben Türk futbol yapısına dair bu durumu kabullenmiş durumdayım. Eleştirmiyorum bile -ki sadece televizyon karşısında oturup birasını içen, futbolla alakasız bir insan olarak, 120 dakika boyunca koşuşturan insanları eleştirmek -bence- bana düşmez.
Ancak beni sinirlendiren başka bir durum var ortada. Bütün televizyon kanallarında, bütün açıklamalarda hep bir "Ya zaten biz bu yarı finale çıkacaktık" havası seziliyor, bu noktada içimden küfrediyorum, ve lanlı konuşmak istemiyorum, ama, ulan nereye zaten çıkacaktık? Resmen inananlar için Allah, inanmayanlar için bir güç, Earl için belki Karma zorladı bir gol daha atabilmemiz için. Sanki bizim takım maçı kazanmamak için direnirken, söz konusu baba figürü (nedense aklıma oğullarına rahat hayat koşulları sağlama amacıyla onların yolunu açan, iyi yerlerde iş bulan babalar geldi) takımı dürtükleyip, yolunu açıp, hadi canım, hadi evladım diye diye belli bir yere itekledi. Yani takımı düşünüyorum, maçı düşünüyorum, penaltıları düşünüyorum, Fatih Terim'i ve karşı takımın teknik direktörünü düşünüyorum, ama maçı kazanmayı gerçekten hak ettiğimize bir türlü kanaat getiremiyorum?! Bir türlü sevinemiyorum şu sonuç için.

Ha, sözkonusu skora ülkenin moralman ihtiyacı var mıydı, vardı. Ancak, yorumcu amcamızın yaptığı "Türk milli takımı da Euro2008'e renk getirdi değil mi?" yorumu biraz yalan, zira ne bir pozisyon zenginliği getirdik, ne bir eğlence var, ne izlemek keyifli. Haksızlık mı ediyorum? Takıma belki, ama benim asıl çattığım nokta yorum yapanlar zaten. Almanya gibi teknik açıdan oldukça iyi bir takımı kesin yenecekmişiz gibi hareket etmek (1-bizim teknik açıdan neyimiz var? 2-bu yorumu benim yapmam da ne hoşmuş), "Finale gideriz!" gibi kesin konuşmak ne derece mantıklıdır, ne derece gerçekçidir? Demiyorum ki moralimizi bozalım, bu zafere sevinmeyelim, geleceğe umut dolu gözlerle bakmayalım, ama biraz makul olalım yahu?



(...)


Maç bittikten sonra biraz çeşitli kanallardaki "milli sevinç"i seyrettim, inceledim, Avusturya'da muhabirin arkasında Karşıyaka bayrağı açanlara güldüm, yorum yapanları dinledim, biraz milli sinir yaşadım, sonra kendimi Digiturk'un 91-100 arasındaki kanallarına verdim. VH1'da Eric Clapton yakaladım bir adet, davulda Phil Collins vardı, bir yandan da back vokal yapıyordu, bas çalarken bile şarkı söyleyemeyen bir insan olarak özendim, kıskandım. "Kelsin sen, ben senden daha güzelim en azından" desem de avunamadım. Bu arada şarkı seksenlerin stadyum havası katılmış rock şarkıları tadındaydı, tarzı hiç sevmediğim halde gece gece ne de güzel geldi. Sonra şarkı bitti, ben de Madonna'nın bacakları ve Pharell ile Kanye West'in gözlükleri (ve -bence- kötü şarkıları) ile geceme devam ettim.

2 yorum:

Emir Bey dedi ki...

sizi yetersiz milleyetçi buluyorum
nilipek hanım =)
ahzuahuza :D

operadaki fantom dedi ki...

allah baba bizi böyle yaratmış emir bey:)