20 Kasım 2011 Pazar

Vernisaaj

"20 Kasım'da hatırlatın, bir şey anlatıcam" dediydim ama gördüğüm kadarıyla herkes hayırsız, herkes umarsız. Böyle olunca mecburen başkasının görevini üzerime alıyor ve soruyorum "aa sen bir şey anlatacaktın noldu ona.."

Kısaca olay şu; bugün "Senin gözünden Maastricht" konusu çerçevesinde Bonnafanten Museum'da Şehrin Etekleri sergilendi. Bunun ne kadar hoş bir şey olduğunu anlamak için projenizin bir sergi kapsamında İstanbul Modern'de sergileneceğini düşünün. O gün ayrıca "Open Day" olduğu için müzenin normalden daha kalabalık olacağını ve bir sürü kişinin sizin sanat eserinizi göreceğini hayal edin. Üstelik bu eserler arasından en çok oy alan eser iPad kazanacak falan, ama o bölüm çok önemli değil, siz zaten çok heyecanlı olduğunuz projenin sergilenmesinden fazlasıyla mutlusunuz.

Sonra, aslında o kadar da önemli olmadığını anlamak için 4 ayrı resmin şu şekilde sergilendiğini görmeniz yetiyor:


Nitekim sorun değil, sadece sergilenmiş sayamıyorum. Tek eserle katılmış olsam daha mutlu olabilirdim sanırım.

Bu arada, benim sergideki favorim şu idi:


Yarışmayı kazanan da yine bir Türk hanımkızımız, eseri de şu olmakta:


Sergideki eserlerin (kolaj, çizim ve fotoğrafların) çoğu oldukça başarılıydı, her eserin açıklaması da görevliler tarafından dağıtılan bir broşürde yazılıydı. İlginç olan, daha doğrusu benim kendi bol yazılı eserim için şaşırdığım, herkesin bütün yazıları okuyarak, tüm eserleri anlamaya çalışarak, gerçekten ilgiyle gezmesiydi. Güzel hazırlanmışlardı, sabahtan akşama kadar orada durduğumdan kelli, hiçbir aksiliğin çıkmadığını, çıktıysa da çaktırılmadığını gördüm. Bu esnada devletin kültür harcamalarından kıstığının (50%), bunun özellikle Maastricht için çok zor olacağının ve muhtemelen seneye Open Day düzenlenmeyeceğinin dedikodusunu aldım, üzücü oldu.

Bütün günü müzede geçirmek eğlenceli tabii aslında. Özellikle 14 ev/yurt arkadaşımdan üçü Will, Frieder ve Justus da gelince, yeri geldi çağdaş sanattan tiksindik, yeri geldi deneysel müziğe doyduk, yeri geldi çağdaş dramayı anlamaya çalıştık. Onlar gittikten, ve sınıf arkadaşım Roos geldikten sonra Nine Inch Nails, Apocalyptica, Björk, Damien Rice arasında güzel bir yerlerde gezinen olan Lili Grace adlı grubun oldukça etkileyici performansını izledik.



Son olarak sizi Justus ve Will ile tanıştırmak istiyorum, bir de kameranın arkasındaki gizli kahraman Frieder...


3 yorum:

pisces dedi ki...

hiii..eşeklik bizde hakkaten.. günleri takip etmesem de bloğu hala zevkle takip ediyorum ,belki affedebilirsin :) senin beğendiğin bisikletli kolaj çok muhteşemmiş. ve fekat bu üçü içinde en orjinal olan seninki gibi duruyor. ama açıklamaları bilemiyoruz tabi biz burdan :) sözün özü; güzel bi deneyim olsa gerek, tebrik ediyorum çok çok :)

gürültü dedi ki...

çok çok çok beğendim fotoğraflarla çizimler hiç yapmacık durmamış bir bütün olmuş harika!

operadaki fantom dedi ki...

pisces: ne eşekliği efenim estağfurullah, bir takım latifelerdeydim ben öyle derken:)teşekkür ederim bu arada, çok orijinal başka eserler de vardı... Deneyim olarak da güzeldi, ama sergilenmiş sayabileydim işte daha iyi olacağdı!

gürültü: Ehehey, çok teşekkür ederim:) orjinalleri diğer blogumda aslında, sanırım devamı da gelecek gibi...