-Ki benim için haftasonu perşembe-cuma-cumartesi anlamına gelmekte artık, cuma-cumartesi-pazar yerine. Cuma da boş olduğu için ve genelde boş günde boş işlerle uğraşıldığı için pazar günü uzun bir vicdan rahatlatma seansına dönüşüyor. Gerçi dönüşemiyor, ama dönüşecek, zira bugün ders çalışmak için study adı verilen yere gideceğim. Ay lav kuzey stadi.
Haftasonuna döndüğümüzde ise önce "konser nasıl geçti?" sorusuna cevap vermek istiyorum; ilginç. Yani ilginçliği şu, neden bilmem, sanırım çok kalabalık olmadığı için, grupça tedirgindik, acele acele çaldık şarkıları falan... Benim açımdan ise konserin ortasında sesimin tizlerinin patlaması (nası yani) neşe dolu oldu, tamam, zaten boğazım ağrıyordu az buçuk, ama daha önce de ağrımışlığı var, niye kısılıyor ki... Ya da kısılacaksa baştan kısılsın heh. Neyse ki ağır bir yenilgi almadan indik sahneden, Ergin, Selçuk, Civan ve ben kendimizi böreğe ve zırvalamaya verdik.
Cuma günü IAF'ın açılışı vardı, ancak önceden verilmiş başka sözler nedeniyle gitmedim, ve güneyde Akif Beyle Ece Dorsay'ın fotoğraflarını çektik. Aslında Cuma günü çekilmeyecekti fotoğraflar, sadece konuşacaktık, ama makinalarımız yanımızdaydı, hazır yanımızdayken birkaç bir şey yakalayalım dedik, sonrası için de ev çekimi gibi kararlar aldık, çekinmedik. Sağ tarafta gördüğünüz hanımkızımız da Ece, buyrun...
Bunun yanında bir de akşam için davetiyeli mavetiyeli Blues Festivali organizasyonumuz vardı Dünyacan Bey ile, ama davetiyeler yalan oldu. Gitsek-gitmesek-lan gitmek lazım-gitsek ya-gitmesek mi gibi ikilemler sonunda son dakikada karar verip çıktık. (Şu noktada Remzi'ye küfür etmek istiyorum, zira kendisinin bana söylediği şeyler sırayla; "E niye söylemedin müzik kulübüne baya bi davetiye gelmişti, biz davetli giriyoruz", ve "fotoğraf makinan yanında mı?") Müzik kulübüne birazcık entegre olduktan sonra bulüz festivaline girdik, biralarımızı içtik, bol bol insan gördük, konser izledik... Otobüste muhabbet ederken uyuya mı kaldık, bi şey oldu ve birden kesildi muhabbet ve bu yüzden hala Remzi'ye ayıp olduğunu düşünüyorum, ama güzeldi:)
Dün ise sevgili Ece Hanım ile beraber IAF'a gittik çalışmaya-ki mutlaka gidin gösterimlere, hakkaten çok güzel filmler var. Sonra Ece Hanım Adana'ya gitti, ben de bilet kestim, ne yapayım. Yorgun bir insan olarak döndüm eve, oyalandım, yattım uyudum...
Not: Sağdaki über karanlık zavallı resimde Erdam Taylan'ı, AROG'un animasyonlarını anlatırken görmektesiniz.
Haftasonuna döndüğümüzde ise önce "konser nasıl geçti?" sorusuna cevap vermek istiyorum; ilginç. Yani ilginçliği şu, neden bilmem, sanırım çok kalabalık olmadığı için, grupça tedirgindik, acele acele çaldık şarkıları falan... Benim açımdan ise konserin ortasında sesimin tizlerinin patlaması (nası yani) neşe dolu oldu, tamam, zaten boğazım ağrıyordu az buçuk, ama daha önce de ağrımışlığı var, niye kısılıyor ki... Ya da kısılacaksa baştan kısılsın heh. Neyse ki ağır bir yenilgi almadan indik sahneden, Ergin, Selçuk, Civan ve ben kendimizi böreğe ve zırvalamaya verdik.
Cuma günü IAF'ın açılışı vardı, ancak önceden verilmiş başka sözler nedeniyle gitmedim, ve güneyde Akif Beyle Ece Dorsay'ın fotoğraflarını çektik. Aslında Cuma günü çekilmeyecekti fotoğraflar, sadece konuşacaktık, ama makinalarımız yanımızdaydı, hazır yanımızdayken birkaç bir şey yakalayalım dedik, sonrası için de ev çekimi gibi kararlar aldık, çekinmedik. Sağ tarafta gördüğünüz hanımkızımız da Ece, buyrun...
Bunun yanında bir de akşam için davetiyeli mavetiyeli Blues Festivali organizasyonumuz vardı Dünyacan Bey ile, ama davetiyeler yalan oldu. Gitsek-gitmesek-lan gitmek lazım-gitsek ya-gitmesek mi gibi ikilemler sonunda son dakikada karar verip çıktık. (Şu noktada Remzi'ye küfür etmek istiyorum, zira kendisinin bana söylediği şeyler sırayla; "E niye söylemedin müzik kulübüne baya bi davetiye gelmişti, biz davetli giriyoruz", ve "fotoğraf makinan yanında mı?") Müzik kulübüne birazcık entegre olduktan sonra bulüz festivaline girdik, biralarımızı içtik, bol bol insan gördük, konser izledik... Otobüste muhabbet ederken uyuya mı kaldık, bi şey oldu ve birden kesildi muhabbet ve bu yüzden hala Remzi'ye ayıp olduğunu düşünüyorum, ama güzeldi:)
Dün ise sevgili Ece Hanım ile beraber IAF'a gittik çalışmaya-ki mutlaka gidin gösterimlere, hakkaten çok güzel filmler var. Sonra Ece Hanım Adana'ya gitti, ben de bilet kestim, ne yapayım. Yorgun bir insan olarak döndüm eve, oyalandım, yattım uyudum...
Not: Sağdaki über karanlık zavallı resimde Erdam Taylan'ı, AROG'un animasyonlarını anlatırken görmektesiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder