1 Ekim 2015 Perşembe

1 Eylül'den 1 Ekim'e


  • Selams. Bu yazının teması 'tekrar tekrar dönmek istediğim yerler' olsun.
  • Son iki gün önüme iş güç adına öyle bir belirsizlik denizi açtı ki, elimden hiç hareket etmeden etrafıma bakmaktan başka bir şey gelmiyor. Zaten sadece elimden değil, içimden de gelmiyor. 
Bir de hiçbir şeyi gerçek anlamda olumsuzluk olarak görememek polyannacılık mı yoksa hissizlik mi bilmiyorum. Bu da bu yazıya gereksiz kişisel girişim olsun. Nasılsa burada en fazla 3-5 kişiyiz, değil mi hacılar? Bu salaklığımı sizinle paylaşabilirim bence.
  • Üzerinden bir ay geçti, ama üzerimdeki etkileri henüz tam geçemedi Nilüfer Müzik Festivali'nin. Alternatif Sahne'nin açılışını yaptığımız için bu kadar iyi geçeceğini tahmin edemedim, ama bizzat bu yüzden tahmin etmeliymişim. Zira:
erken konser = erken rahatlık = erken alkol = uzun zaman = daha çok alkol = muhabbet
'Hmm şuradaki Burak Irmak mı? Bi iki dakka bekleyin, ben bi kendisini övüp geliyorum'

Sonra bunun ikinci aşaması şöyle bir şeye dönüşüyor: 
muhabbet+alkol=güven hissi=daha çok dans etmek+daha çok konuşmak=milleti kitlemek
'Ay yemin ederim kendimden sıkıldım'

Sahne arkasındaki herkes hem coğrafi (Kadıköy), hem de musiki (bağımsız rock falan) konu komşu olunca tabii güven duygusu kaçınılmaz. Tekrar tekrar aynı saatlere dönmek istedim sonraki günlerde, sırf bu güven duygusu sebepli. Bir sürü sevdiğiniz insandan oluşan dev bir yaratık size kocaman sarılmış gibi bir his düşünün, öyle. Biraz da 'sarhoş arkadaşların sevgisi gibi' tabii, onun da farkında olmak lazım (merhaba, az önce kendi şarkıma referans verdim, evet).
Nilüfer Belediyesi ayrıca mikemmel bir belediye, dünya tatlısı bir festival yapmış. Adamlar müthişti, uzun zamandır bir konserden bu kadar etkilenmemiştim. Gevende de ayaküstü ruhumu dağıttı dört bir yana, iyi oldu o.

O zaman Nilüfer Müzik Festivali'nden alakasız bir şapşallıklar pozu: Güngörcan ve Maliks.

  • 'ben dağıttım evini, sen erittin beynimi/gel anlaşalım seninle, ver gözümün ferini geri'.
  • Kasım ayının ilk haftası albümün bir takım dijital platformlarda satışı başlayacak. Ama bu demek değil ki dienarlarda, mefistolarda, benzin istasyonlarında satılmayacak. Sanmayın ki dienardaki çalışanlara 'Nilipek.'in yeni albümü geldi mi acaba?' cümlesini kuranlar 'Nilipek kim ki?' şeklinde cevaplanacak (tabii bunun nedeni bilmiyorlarsa bile 'bi bakalım stokta var mı' falan demeleri, ama siz çaktırmayın). Evet, benim de bir sidim olacak, Türkçe pop-rock kategorisinde, N harfinde, onca cdnin arkasında saklanacak, eğer azcık satarsa belki biraz ön plana çıkacak.
  • Tabii ki klip çekmekten geri duracak değildik, lakin şöyle bir durum oldu; bizde genelde her şey plansız, aniden gerçekleştiği için, klibin yönetmeni Yiğit her şeyi planlayınca, müthiş profesyonel yaklaşınca işe biraz şüpheyle yaklaştık. Meğer olması gereken buymuş. Klip haftaya orada burada olur sanırım, o zaman üşenmezsem belki biraz daha detaylı anlatırım.





  • Şu takvim de şurada dursun. Sonra vay efendim her yere koymuş buraya koymamış olmasın.



  • Bir de bayramda aniden İzmir'e gittik. Bunu yine güven hissini, ve tekrar tekrar dönmek istediğimiz yerleri hatırlatmak için yazıyorum. Bir de o zamandan beri her gece rüya görüyorum.