Facebook'ta paylaştıktan ve tanımadığım 5 kişi demoları aldıktan sonra Ali'yle konuştuğumuzda fark ettim; hiçbir açıklama yapmamıştım. Üstelik şu anda da yapmamaya devam ediyor, eğer burayı okuyan biri varsa kendisini "ne demosu?" diye sormaya zorunlu kılıyordum. Zamanında Hande Sart hocamın söylediği, "bir şey yazarken her şeyi en baştan açıklamanız lazım, karşınızdakini hiçbir şey bilmiyor kabul etmeniz lazım" kuralını çiğniyor, zaten bu sebeple 10 sayfa sürmesi gereken makaleleri 5 sayfada bitiriveriyordum. Notlarım bir bir düşer, akademik hayata uygunluğumu gün be gün sorgularken, süzülüyordu bir damla yaş sağ gözümden.
Falan falan. Efe Işıldaksoy diye güzel bir insan var, eserlerini yakındaki çöp tenekelerine bırakarak paylaşıyor; paylaşmadan önce de eseri, paylaşacağı yeri ve saati facebook sayfasında yazıyor. Başladığı bu projede hiçbir eseri için para almıyor, hepsini ücretsiz olarak veriyor. Aynen şöyle bir açıklaması var kendisinin (direkt kopipeyst):
Sergim şehrin çeşitli semtlerinin çöplerine işlerimi bırakarak başlayacak ve isteyen çöpün önünden istediği işi alıp götürebilecek..(video linkini tüm işler çöpe bırakıldıktan sonra paylaşacağım) Neden çöp?? Üzerinde bulunduğumuz dünyada milyonlarca yıldır yaşıyoruz ve geldiğimiz noktada her şey satılık. Yeterince para öderseniz her şeyi alabilirsiniz. Para vermeden alabileceğiniz şeyler ise sokağınızdaki çöp tenekesinin içerisinde. Sanatın değeri, uğruna ödenen para ile ölçülüyor ve sanat git gide insandan kopuyor. Uğruna para ödensin diye yapılıyor resimler, bilet satılsın diye oynanıyor oyunlar, çekiliyor filmler.Ben resimlerimi neden mi çöpe atıyorum. Çünkü onlar satılık değil. Onlara para verip evinizin duvarına süs yapamazsınız. Ya da girişi paralı bir sergiye, belirli bir kesimin görmesi için asamazsınız... Çöpten farksızlar, çünkü onlar için hiç para ödenmedi. Bir yandan sanata ihtiyaç duyan bireyler azalıyor. Diğer yandan sanat yok oluyor. Para kazanmak için yapılan sanatın temasını anlatmayın bana da sanatı sanatçılardan kurtarın. Böylesi daha iyi olacak. Ve Ekmeğini çöplerin içinden çıkaran insan, sanat demeye başladığında uygarlaşacağız, ya da kimse çöplerin arasında ekmek aramadığında..
İşte böyle devam ederkene Efe Işıldaksoy herkesi kendisine katılmaya ve 14 Şubat'ta çöpe kendi yaptığı bir şeyler bırakmaya davet etti; Nilipek. de durur mu, yapıştırdı cevabı (ha, ne?).
Yani, işte. Daha fazlasını çizmeye beynim, gözlerim ve zamanım el vermediğinden kelli 7 adet çizim yaptım, 7 adet cd çektim ve 7 çizimi 7 cdnin kapağına yapıştırdım. Evet 7 sayısını çok seviyorum, ama konu o değil.
14 Şubat akşamı, saat sekize on kala balkondan baktığımda hiç kimse yoktu. Sekize üç kala inerken "lan kimse gelmeyecek galiba, neyse ben de yoldan geçenlere dağıtırım" diyordum içimden (zira deli yağmur yağıyordu ve demoların kapakları kağıttı). Sekizde çöpün yanında bekleşen insanlar vardı, ve evet, demolar sahiplerini buldu.
En güzeli de şunu fark etmek oldu; yahu ben bir şeyler yaparken hiç neden yaptığımı düşünmemişim. Genelde insan düşünmüyor sanırım zaten.
Not: Unutmamak lazım; projeye katılan birbirinden güzel eserler vardı. Sanırım hemen hepsinin fotoğrafı kafalarhepkarisik.com'da mevcut. Ve bir başka güzellik; durduk yere tanımadığımız insanlara kendi hazırladığımız hediyeleri verdik. Ben de çok güzel iki papyon sahibi oldum misal, Duygu Boz sağolsun:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder