28 Kasım 2022 Pazartesi

Yanlış kaban, rus ruleti...

Gereksiz işler müdürü nilipek. herkese hayırlı günler diler...

En son Can Levi ile bit pazarına gittiğimizde kompakt dijital eski bir makina arıyordum aslında, ama tahmin edersiniz ki bit pazarından dijital makina biraz kumar, ben de kumar oynamayı severim lakin genelde kumarlarda bir 50 en fazla 100 tl sınırım var. Küçük kumarlar.

Küçük kumar oynayamayınca o işi rafa kaldırdım. Üzerinden aylar geçti. Ben fotoğraf meselesi üzerine biraz düşünmeye başladım. İşte, denemek için bir haftalığına bir kamera ödünç aldım, aşırı mutlu oldum, ama bir yandan analog kompaktlarımın rahatlığını da özlüyorum. Derken ne oldu, tabii ki her yoğun çalışmam gereken zamanda vuku bulan o malum olay: İkinci el sitelerine düşen nilipek ve saatlerce o an gündeminde olan x cismi araması.

50 liralık kumarımı oynadığım şu tatlı üvey çocuğuma bir bakın isterim: 

Zaten büyük beklentilerim yoktu, ama makinayı çözdükten sonra bir estetik yaratmak mümkün gibi. Kendisinin bol bol modu ama kurcalanabilir minimum ayarı var, ama ben de çözememiş olabilirim. Erenköy'den aldım yürüye yürüye bir yerlere kadar gelip minibüse bindim. Yolda da bunları çektim, aslında daha fazlasını çektim ama bunlar favorilerim.












Şimdi diyeceksiniz ki "e nilipek. bu fotoğraflar dandiik". Ya ne olacaktı elli liraya. Ama düşününce bu makinaya da dijitalin lomosu muamelesi yapmak mümkün. Bir de bu fotoğraflar aslında biraz da makinanın neyi nasıl çekebildiğini ve neyi çekemediğini anlayabilmek için. Örneğin şu fotoğraf beni epey şaşırttı, çünkü o karanlıkta öyle bir silüeti asla yakalayamayacağını düşünüyordum:


Makinede beyaz ayarı, iso, flaş, exposure, macro ve zamanlama ayarları var. Bir de ne çekeceğinize göre çeşitli modlar var, iç mekan partisi, dış mekan sporu falan gibi. Kendince birtakım değerleri var, siz pek karışamıyorsunuz:) ISO 3200'e kadar çıkıyor. Karanlık performansı gerçekten beklediğimden iyi, ama diyafram/enstantaneyi ayrıca ayarlayamıyor olmak işleri biraz zorlaştırıyor. Ama zaten o kompakt makinanın şanındandır be. Kodak KB10 yerine taşıyacağım bir şey istiyordum ve buldum sanki, üstelik bir filme 350 lira vermem gerekmiyor ve gerekirse flaşını kapatabiliyorum:((


26 Kasım 2022 Cumartesi

Into this house we're born, into this world we're thrown

Cuma akşamı Kolektif House Levent'te duo konser verdik. Hood Base'in üstlendiği ev temalı bir konser serisinin ilk konseri. Benden evden bir şeyler getirmemi istediler, ben de battaniyemi getirdim: Bugün annemle konuşunca anladım ki nesilden nesile aktarılan bir değerimizmiş battaniye. İşten, yoldan dönüp ayak üstüne battaniye atıp bir şeyler izlemek. Bu evcilliğe dışarıdan pis pis yemekler söylemek de dahil ama bir süre sağlıklıymış gibi yapacağım sanırım.

Konser saati 20:00'dı; erken konser pis yemekten sonra en sevdiğim şey. Bu bir ön kabul mü bilmiyorum, ama dışarıda dinlenmek için bence 23:00 müziği yapmıyorum. 18:00-22:00 arası için dışarı müziği, sonra işte akılsın eğlenceye mi akılıyor, ev partisi mi veriliyor, sanki ideali bu gibi. Konserler, konser izlemek ve müzik dinlemek üzerine çok düşünür oldum son zamanlarda, ne istediğim ve ne istemediğim üzerine de. İstekler tabii değişiyor değişmesine, yaptığımız müzik de oradan oraya savruluyor, tutarlı ve standart bir ürün sunmak yerine işi zorlaştırmak için elimizden geleni yapıyoruz. Aferin bize.

Söyleşiyle başladık, konserle devam ettik. Her şey mükemmeldi, en azından bizim için. Ses iyiydi, dinleyici iyiydi, mekan güzeldi, bir araya geldiğimiz insanlar güzeldi, alanda köpek sevmeyen yoktu... Bir tek Fıstık biraz rol çaldı, sanırım kendi solo projesine odaklanacak.

Genelde ortak dertler üzerine sorular soruyorum, sanırım en dertsiz kitleydi. İstanbul'un Avrupa'sına düşmüşüm meğer (oo tevriye mi oluyor hocam, ne oluyor bu). Çok az kişi aldatılmış, neredeyse kimsenin ev sahibiyle derdi yok, platonik sayısı çok az, belli ki herkes açık açık kendini ifade ediyor, reddedilmekten korkmuyor, işte Avrupa Birliği'nde bizi temsil edecek kitle diyebilir miyiz, belki de diyebiliriz. Binaları AB'ye sokma projesi, bina vatandaşlıkları. Bence fena fikir değil. 

23 Kasım 2022 Çarşamba

Uydurduğumuz oyunlarla


Merhaba Sevgili Blogcan,

Konuşmayalı çok çeşitli şeyler oldu. Bir sürü konser verdik, yüzde otuzu iyi geçti. Bu işte bir tırtlık var ama nerede derken Almanya turnesi yaptık ve tırtlığın en azından müziğimizde olmadığını anladık, iyi bir histi. Dışarıda pek bir şey iyi gitmiyor, içeride de kötü giden her şey öfke, iyi giden her şey suçluluk yaratıyor. Ama genel bir gitmeme hali söz konusu, ilginçtir ki. Hiçbir şey bir yere gitmiyor. Zaten Kasım-Aralık bu durma halinin ayları sanırım. Hayatta da bir ara verme olduğu için adı Aralık.


Sosyal medyada var olma zorunluluğundan, ilginç olma kaygısından, layklardan yorumlardan, son model telefonlardan çok yoruldum Blogcan. Fotoğraf çekmeyi özledim; analog fotoğrafçılık lüks gibi bir şey oldu, filmler kara borsaya düştü. Telefonumda ise her fotoğraftan en az beş tane var, küçük değişikliklerle. Anlamsız, yüzde seksenine bir daha bakmayacağım fotoğraflar. Bir ara yollarda video çekiyordum belki üzerine müzik yaparım diye. Üç senenin sonunda anladım ki yapmıyorum. Yapmak isteyip üşenmediğim başka şeyler önüne geçiyor, ve zaten o videolar telefonumun derinliklerinde kayboluyor, hafıza doluyor uyarısı gelene kadar da kendini hatırlatmıyor.


Dördüncü albüme girdik. Kendimi buna hazır hissediyor olmama bile şaşırıyorum. Demolar hazırladım, çala çala bakıyoruz, provaları kaydediyoruz, oralardan yeni bir şeyler çıkarıyoruz. Acelem yok bu sefer, diyorum ama acele etmeli miyim? Şarkılara heyecanlanıyorum. Albümün temasına heyecanlanıyorum. Birlikte üretmeye heyecanlanıyorum, kayıtlara heyecanlanıyorum, üzerine ekleneceklere heyecanlanıyorum. Kendi huyumu da biliyorum bir yandan, bir şey uzadıkça ondan sıkılma ihtimalim yükseliyor. Ama aydan aya, günden güne heveslerimin ne kadar dalgalandığının da farkındayım. Hayırlısı diyor geçiyorum. Çalış çalış nilipek çalış.




Bu sosyal medya darlanması, bu film ve banyo zamları, bu son model telefon delirmesi derken sonunda fotoğraf makinası almaya karar verdim. Dedim telefon telefon olarak kalsın ve ben doğru dürüst fotoğraf çekeyim. Aslında eski bir makinam vardı, yani daha doğrusu yıllarca kullandığım 450d bozulmuştu, biz de çok ucuza bir 550d almıştık. Ama artık her yere koca eosla gitmekten mi çekiniyordum, yoksa makina taşıma pratiğimi mi kaybetmiştim, ya da her seferinde bilgisayara atmak mı zulüm geliyordu bilmiyorum, makinayı kullandık ve kullanıyoruz ama bir olduramadık. 450d ile bel ağrısı yüzünden kesilen münasebetimiz 550d ile toparlayamadı.




Neyse, bir makinaya göz diktim ve sağ olsunlar birkaç günlüğüne denemem için verdiler. Özlemişim ya makina taşımayı ve insanların suratına objektif sokmayı.


Saçlarım kısa tam bir yıldır. Bu kadar kısa değildi başta, dayanamayıp daha da kısalttım. Neye benzediğimi artık kestiremiyorum. Saçlarım uzuyor. Uzasın, bir süre saçlarımdan sıkılmama sözü verdim kendime.