6 Ağustos 2010 Cuma
Daaaağlarda Baaaaağlarda...
Evet kendimi tekrar ediyorum, ama geçen sene de bağbozumunda Hızgider kardeşlerin yanında bitmiştik. Bu sene, farklı bir görevle, yine Seferihisar'daydık, bu sefer sabah toplanmış olan üzümleri temizleyecek ve özledikleri güzel görüntüye kavuşturacaktık.
3 Hızgider, 3 Hülagü ve 10 kadar Seferihisar yerlisi, bir hangara doluşup, kasa kasa üzümü temizledik, yumuşamış olanları pekmez yapılması için ayırdık. Doldurduğumuz yeni kasalar üst üste dizildi, asma yapraklarıyla süslendi ve gelecek olan nakliyeciyi beklemeye koyuldu.
Bu arada, Fazıl Say'dan özür diliyorum, ama o ortamda klasik müzik dinleyerek iş yapılmıyordu. Olmuyor olamıyordu. Yani evet, en entel kuntel meyvelerden biri, en elit içeceklerden birine resmen girizgah, elinde şarabıyla klasik müzik dinleyen insan görüntüsü de çoghoş, ama üretim aşamasına gitmiyor. Düşündüm de başka türler de gitmiyor. Fantazi-arabesk-türkü üçgeninde halleniyorsunuz, aynı şarkılar defalarca çalmadığı sürece hoşunuza da gidiyor. Yani, benim gitti, bilemedim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
ben fazıl say'ın arabeske tamamen karşı olduğuna inanmıyorum. arabeskin, verdiği kalitenin karşılığında aldığı ilgi, sevgi, değer çok fazla, çok gereksiz. say da arabesk yavşaklığından utanıyor, arabeskten değil. yani adama kalsa; kendisinin arabesk'i tamamen kaldırmak düşüncesinde olduğunu düşünmüyorum. üretim aşamasındaki işçiler de, minibüsçüler de, sokak çocukları da yaşadıkları sıkıntıları yer yer arabeskte boğsun; ama fazlası, hele ki belli kesimden gelen fazlası yavşaklığa giriyor.. ben o sebeple say'a katılıyorum, arabesk yavşaklığından utanıyorum. müslüm gibi, gencebay gibi adamların "baba" olarak anılmalarından, üstad sayılmalarından rahatsızım. ama elden ne gelir.. halka rağmen halk için birşeyler yapmak isterim de; arabesk için değmez. değecek müzikal noktalar* var ama ... zaten çok zor iş. hem sonra arkandan konuşurlar..
* : oraya gizli mesaj kaygısı koydum. tersten okunursa anlaşılır belki.
Yorum Gönder