23 Kasım 2022 Çarşamba

Uydurduğumuz oyunlarla


Merhaba Sevgili Blogcan,

Konuşmayalı çok çeşitli şeyler oldu. Bir sürü konser verdik, yüzde otuzu iyi geçti. Bu işte bir tırtlık var ama nerede derken Almanya turnesi yaptık ve tırtlığın en azından müziğimizde olmadığını anladık, iyi bir histi. Dışarıda pek bir şey iyi gitmiyor, içeride de kötü giden her şey öfke, iyi giden her şey suçluluk yaratıyor. Ama genel bir gitmeme hali söz konusu, ilginçtir ki. Hiçbir şey bir yere gitmiyor. Zaten Kasım-Aralık bu durma halinin ayları sanırım. Hayatta da bir ara verme olduğu için adı Aralık.


Sosyal medyada var olma zorunluluğundan, ilginç olma kaygısından, layklardan yorumlardan, son model telefonlardan çok yoruldum Blogcan. Fotoğraf çekmeyi özledim; analog fotoğrafçılık lüks gibi bir şey oldu, filmler kara borsaya düştü. Telefonumda ise her fotoğraftan en az beş tane var, küçük değişikliklerle. Anlamsız, yüzde seksenine bir daha bakmayacağım fotoğraflar. Bir ara yollarda video çekiyordum belki üzerine müzik yaparım diye. Üç senenin sonunda anladım ki yapmıyorum. Yapmak isteyip üşenmediğim başka şeyler önüne geçiyor, ve zaten o videolar telefonumun derinliklerinde kayboluyor, hafıza doluyor uyarısı gelene kadar da kendini hatırlatmıyor.


Dördüncü albüme girdik. Kendimi buna hazır hissediyor olmama bile şaşırıyorum. Demolar hazırladım, çala çala bakıyoruz, provaları kaydediyoruz, oralardan yeni bir şeyler çıkarıyoruz. Acelem yok bu sefer, diyorum ama acele etmeli miyim? Şarkılara heyecanlanıyorum. Albümün temasına heyecanlanıyorum. Birlikte üretmeye heyecanlanıyorum, kayıtlara heyecanlanıyorum, üzerine ekleneceklere heyecanlanıyorum. Kendi huyumu da biliyorum bir yandan, bir şey uzadıkça ondan sıkılma ihtimalim yükseliyor. Ama aydan aya, günden güne heveslerimin ne kadar dalgalandığının da farkındayım. Hayırlısı diyor geçiyorum. Çalış çalış nilipek çalış.




Bu sosyal medya darlanması, bu film ve banyo zamları, bu son model telefon delirmesi derken sonunda fotoğraf makinası almaya karar verdim. Dedim telefon telefon olarak kalsın ve ben doğru dürüst fotoğraf çekeyim. Aslında eski bir makinam vardı, yani daha doğrusu yıllarca kullandığım 450d bozulmuştu, biz de çok ucuza bir 550d almıştık. Ama artık her yere koca eosla gitmekten mi çekiniyordum, yoksa makina taşıma pratiğimi mi kaybetmiştim, ya da her seferinde bilgisayara atmak mı zulüm geliyordu bilmiyorum, makinayı kullandık ve kullanıyoruz ama bir olduramadık. 450d ile bel ağrısı yüzünden kesilen münasebetimiz 550d ile toparlayamadı.




Neyse, bir makinaya göz diktim ve sağ olsunlar birkaç günlüğüne denemem için verdiler. Özlemişim ya makina taşımayı ve insanların suratına objektif sokmayı.


Saçlarım kısa tam bir yıldır. Bu kadar kısa değildi başta, dayanamayıp daha da kısalttım. Neye benzediğimi artık kestiremiyorum. Saçlarım uzuyor. Uzasın, bir süre saçlarımdan sıkılmama sözü verdim kendime.


1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bir blog'a yorum yazmayalı yüz yıllar oldu galiba, düzgün ve içten bir blog okumayalı da. Bloglar artık içini dökmekten ve/veya kayda geçirmekten çok uzak, "çok biliyormuş gibi" yapıp, bilgi paylaşımı adı altında uzmanlis taşlama enstrümanı oldu sanki, belki de benim çevremden ötürüdür, bilemiyorum. Neyse; bildiğimiz gibi, olması gerektiği gibi bir blog okumak iyi geldi. :)

Buraya bir fotoğraf eklenebiliyor olsa beni künefe yerken çektiğin fotoğrafı koyardım. Eklendi say sen.