Ben buraya neden geldim?
Aslında dün gecenin de gazıyla biraz fotoğraf yığmaya geldim. Başlığı atınca, fotoğraflara da bakınca anlatmak istediğim şeyler değişti, ama hala "ben şöyle kararlar verdim, ben bir yılda böyle değiştim, vay efendim şu şekil bir aydınlanmalar yaşadım, size de öneririm" konulu yazılar yazmaya yakın hissetmiyorum. Muhtemelen en fazla 20 kişinin göreceği, artık en yakınlarımın bile blogu takip etmediği için karşılaşmayacağı bu yazıda neden hala rahat değilim bilmiyorum. Sanırım sonradan okuyup kendimi yargılamamak için. Çünkü okuyan herhangi birinin ne düşündüğü benim üç sene sonra ne okuyunca ne düşüneceğimden daha önemsiz.
Yine de kendime küçük notlar almak adına yılı biraz betimlemek istiyorum: MEH. Meh bir yıldı, duygusundan bahsediyorum, olanlardan değil. Çünkü aslında olanlara dışarıdan bakarsak mis gibi bir yıl. Şükür şükür şükür ve maaşallah. Şikayet edecek somut hiçbir şey bulamıyorum, ama neden MEH. Neden bu yılla ilgili duygu bu? HEPSİNİ BİR BİR AÇIKLAYACAĞIM.
Yok tabii ki açıklamayacağım. Onun yerine belki birkaç fotoğraf eşliğinde son bir iki haftadan bahsedeceğim. Duygularımızı ne yapacağız? Bastırmayacağız ama kamuya açık açıklamayacak, kendi özel defterlerimize yazacağız.
2022'den 2023'e Çeşme'de girmek istedik, çünkü Çeşme'nin boş hali gerçekten en güzel hali. Yazın yürümenin mümkün olmadığı, herkesin birbirinin kadehine tabağına sürtündüğü Alaçatı sokaklarında aylak aylak gezebiliyorsunuz mesela. Gerçi yılbaşı akşamı da erkencene bir göz attık, ana cadde mekanların müzik seçim ve seviyeleri yüzünden olacak iş değildi, ama olsun. Kış iyi, kış güzel.
Annemlerle birkaç gün geçirdik, sonra onlar yılbaşı için kaçtılar, Berkay'la biz Çeşme'de kaldık. Sessizlik iyi geldi. Bir hafta işle güçle uğraştık, sahile indik, biz montla otururken denize girenleri izledik, Fıskız'ın suya girmesini engellemeye çalıştık... Yeni yılımıza girdikten sonra bir gün daha kalıp İzmir'e geçtik.
Arada neler oldu acaba... Ayrı postlar yapmaya üşendiğim için hemen şuraya şu günü de ekleyeyim; 6 Ocak, Can Aydınoğlu-Samet Çiçek-Özgün Semerci Konseri. Epey tatlı, duygusal bir konserdi, Can kardeşimiz ağlattı, Samet güldürdü, Özgün bağırttı sağ olsun. Ayrıca ışıksız ortamlarda kimseyi rahatsız etmeden fotoğraf çekmeye çalışmak benim karakterimdir, mutluluk kaynaklarımdan biridir.
Şaka bir yana, "kendimle en mutlu olduğum zaman" diye bir zaman tanımlayabilirsem 2008'e gidiveriyorum, nedenini düşününce de elimde hep fotoğraf makinası olması geliyor gözümün önüne. Her yerde, her zaman. Tüm sosyal kaygılarımı arkasına saklayıverdiğim, sayesinde türlü yere girebildiğim ve hiçbir şey yapmadığım zamanlarda bile bir şey yapıyor gibi hissettiren fotoğraf makinası. Sanırım bu sene verdiğim en doğru kararlardan biri telefonla fotoğraf çekmeyi minimuma indirmek ve kendime bir makina almak oldu. Makinayı hala tam çözememiş ve tam randımana ulaşamamış olsam da epey mutluyum.
Bu yazı aslında bir kişisel gelişim yazısına, "bu yıl neden boktandı ama neleri doğru yaptım" listesine dönüşmeye çok müsaitti, epey bir yazıp sonunda sildiğim için olanlardan bahsetmek yerine oraya meylediyorum. 2022 biraz kazdığım bir çukurda debelenerek geçti, eğlenmedim demiyorum ama çok sonradan bakınca gördüğüm o psikolojik çukuru da inkar edecek değilim. 2022'nin geçtiğine dair bir başlık atınca illa ki bundan bahsedesim geliyor.
2022'nin sonunda bir şeyler oldu, unuttuğum bazı şeyleri hatırladım. Fotoğraf makinası gibi. Bir de sofralar ve insanları bir evde toplayınca ne kadar mutlu olduğum gibi.
Çok uzatmadan bir de şunu diyeyim. Bu aşağıdaki ikiliyle bir sürü sene geçirmek isterim. Çukur da güzel bulut da.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder