Anneannemlerdeki fıstık ezmesi kavanozunu ve tadını hiç sevemediğimi hatırlıyorum. Sonra da üniversitede sırf ucuz bir sürülebilir malzeme diye alıp, yine bir süre sevemeyip, sonra bağımlısı olduğumu. Bir de tabii tuzlu kavrulmuş fıstık var, Hollanda'da kilosunu 50 sente alıp tez sabahlamalarında fıt fıt fıt yediğim. Metabolizma değişik bir şey, şimdi yapsam anında 3 kilo alırım. Yapmadım, yine de aldım.
Konumuz olan yer fıstığı aslında bu kız. Yazdıklarımın konuyla bir alakası yok.
Fıstık kız evimize geleli 5 ay oldu tam. Zaten müthiş rutine oturtabildiğimiz bir hayatımız yoktu pandemi öncesinde de, ama eve kapanınca bir zaman göletinde yüzmeye başlamıştık. Bir köpekle yaşayabilir miyiz, bir köpeğin ihtiyaçlarını karşılayabilir miyiz, heyvan mutlu olur mu falan derken sonunda kendi aramızda kararımızı verdik, karşımıza da bu kızçe çıktı. Yer fıstığına benzediği için de adı Fıstık oldu.
İlgi arsızı, ve bazen dilini dışarıda unutuyor. Bazen koltukta değil de masada çalışıyorsam gelip zorla beni koltuğa alıyor, sırtını bacağıma dayayıp uyuyor. Uyurken kafasını koltuktan aşağı sarkıtmayı, bir de bileğini bükmeyi çok seviyor. Gitarlarımı yalıyor, çıkan ses hoşuna gidiyor. Eskiden oyuncaklarını da gitarlarıma atıyordu, sanırım onları da ona karşılık verebilecek bir canlı sanıyordu, bilmiyorum. Yemek saatlerini saate bakmış gibi bilip etrafımızda dönmeye başlıyor. Arka camdan görünen apartmana girene çıkana aşırı sinirleniyor, çünkü nasıl olur, nasıl girip çıkarlar o apartmana. Oyuncaklarının adını biliyor. İstediği şeyleri anlatmak için kafasını yana eğmek gibi bir yöntemi var, liste gibi sayıyorsunuz, istediği şeyi duyunca kafasını yana eğiyor. Pati vermeyi öğrendikten sonra her bir şey istediğinde havalara pati vermeye başladı. Herkes bir arada olsun istiyor, ayrı odalarda olmamız hoşuna gitmiyor.
Herkes onu sevsin istiyor. Herkesin yanına giderken ne kadar iddiasız, ne kadar tehdit unsuru olmaktan uzak olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. O yüzden pek de ciddiye almıyor bunu diğer köpekler. Bir keresinde eve başka bir köpek daha geldi, çocuk gibi mutlu olup bütün oyuncaklarını ona getirdi. Boris ona havladı, Fıstık da çok üzülüp küstü.
Biz mi Fıstık kızı tüm ezikliklerimizle kendimize benzettik, yoksa bu kız zaten böyleydi de biz mi ona yakınsadık, ya da bunların hepsi saçma tespitler mi bilmiyorum. Sonuçta düşününce ben uyanınca dilimi dışarıda unutmuyorum, demek ki o kadar da değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder