Üniversite yaşamım boyunca hiç kongreye katılmamış, hiç sertifika toplamamış bir insan değilim, ama pdr adına bir şey yapmamış olduğumu itiraf etmeliyim. İşin içine girince aniden ilgi alanınıza giriyor ama. Evet, haftasonu, sevgili patronum Serap Hanım ile Ankara'da, Uygulamalı PDR kongresindeydik. Aşağıda ise, otelden çıktığımız nadir anlardan birini görüyorsunuz, evet, kar yağıyor, evet, elimizde kahve var, evet, sırf fotoğraf çekilmek için dışarı çıkacak kadar İzmirli'yiz...
Genel olarak eğitim-yemek-gülüşmeler üçgeninde gelişim gösteren haftasonumuzu "Ankara'nın kara teslim olduğu"na, "beyaz esaret"e, "hayatın felç olduğu"na dair haberler süsledi, ama biz pek gerçekliğine maruz kalmadık. Onun yerine akademisyene, kurama, araştırmaya, çalıştaya doyduk, pek kimseyle içli dışlı olmadık ÇÜNKÜ ÇOK EĞLENCELİ BİR GRUBUMUZ VARDI:
Yukarıdaki fotoğrafa son dakikada girdik, tabii ki Üstün Dökmen ve Tuncay Ergene dışında kimseyi de tanımıyoruz. Evet, yine elimizde kahve var, aynı kahveler. Bu arada şu an Ankara'yı pek sevmediğim halde Hacettepe'ye sempati duyuyorsam, ve derneklerden hazzetmediğim halde Türk Pdr Derneği'ne üye olduysam, sevgili hocamız Tuncay Ergene'yi tanıdığımdandır.
Dipnot: Ankara'da belli bir gülme seviyesini aştığınızda insanlar size bir tuhaf bakmaya başlıyor. Bizi sevdiler mi, yoksa bizden tiksindiler mi anlamadık.
Dipnot: Ankara'da belli bir gülme seviyesini aştığınızda insanlar size bir tuhaf bakmaya başlıyor. Bizi sevdiler mi, yoksa bizden tiksindiler mi anlamadık.
2 yorum:
ikinci fotoğrafa giriş baya etkiledi beni
Yorum Gönder