Evet, çok uzun zamandan beri ilk defa "gaza gelen" Nil İpek Hülagü, fotoğraf makinasının pillerini şarj etmiş, makinayı çantasına koymuş, tek başına konsere gidiyor olmanın hüznü ama fotoğraf çekecek olmanın gururuyla yola çıkmıştı. Ümidi, konserlerin başlamış, ama alanın henüz çok dolmamış olmasıydı, böylece hem kolayca kendine fotoğraf çekecek iyi bir yer bulabilir, hem de çok vakit kaybetmezdi...
Ancak alana vardığında daha soundchecklerin bile başlamamış olduğunu, ortalığın da henüz dolmadığını gördü kahramanımız. "Keşke yanıma oyalanacak bir şeyler alsaydım lan" diye düşünürken bir yandan tanıdıkları dürtükledi. Öğrenci kimliği olmadığı için alandan da çıkamayan zavallı kız yapacağı en mantıklı şeyin en önde durup soundcheckleri izlemek olduğuna karar vermişti.
Tabii her ne kadar çok sıkıntılı gözükse de buradan, aslında iyi etmişti, zira alan yavaş yavaş doluyordu, ve evet, Ayşegülnazcan en öndeydi. Ünlü kontrbas virtüözü Umut Bey'in de katılımı ve Kırmızı adlı metal grubunun da etkisiyle ortam aniden şenlendi, headbanglerin, bağırışların ardı arkası kesilmedi...
Zaman kısıtlamasından dolayı ancak 4 şarkı çalabilen (ki sadece Müslüm'e gelenler buna sevindiler) Kırmızı'dan sonra beklenen an gelmişti; Müslüm Gürses sahneye çıkacaktı. Yaylılar kuruldu, Müslüm Babamız uzaktan gözüktü, alkışlar kıyametler falan derken, evet Müslüm Gürses sahnedeydi.
Tonmeister öküzlükleri ve çok uzun süre Müslüm Gürses'in sesinin duyulmaması bir yana, sahnede şunu fark ettik ki, tam bir "büyük akraba" Müslüm Gürses. Yani, büyük dayı olabilir, büyük amca olabilir. Derslerimizi sorup, babacan babacan gülümseyip "heh heh hadi bakalım" diyen bir dayı resmen. Dünyanın en sevimli adamı falan, ya da bize öyle gösterdi kendini,
bilemedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder