Yoksa Global Game Jam de Yora da başlı başına birer blog yazısını hak eden mevzular.
Gönül isterdi ki Global Game Jam'e başından sonuna kadar, tam olarak dahil olabileyim. Bilmeyenler/Haberi olmayanlar için açıklayayım; GGJ 48 saatlik bir oyun yapım maratonu. Yani ses ve grafik tasarımcılar, programcılar, mühendisler bir araya gelip, ekip oluşturup, 48 saat içinde verilen temaya uygun bir oyun çıkarıyorlar ortaya. İnanılmaz güzel bir olay bu, özellikle bütün dünyada hemen hemen aynı anda gerçekleştiğini düşündüğünüzde.
İstanbul'da da Bahçeşehir Üniversitesi Game Lab ev sahipliği yaptı, üniversite misafirlerini Karaköy'deki yeni yerleşkesinde ağırladı. Ben sonunu izleyememiş olsam da, temanın verildiği, insanların bir araya geldiği ve fikirlerin oluşturulduğu o en tatlı anlara şahit olmuş durumdayım. O yüzden mutluyum sanırım. Gerçi oyunları da merak ediyorum beh. Neyse ki oyunları GGJ'nin sitesinden inceleyecek vaktim olacak sanırım ilerleyen günlerde.
Tek tek oyun fikirleri açıklanıyor.
Katılımcılar beğendikleri fikirlerin altına isimlerini ekliyor.
Oyun yapımında kahve ve sigara anladığım kadarıyla önemli unsurlar.
"Ses tasarlamak" adını verdiğimiz olgu.
Street Fighter candır.
Yora ise apayrı bir mevzu. Albümleri çıkarken Hollanda'da olduğumdan kelli hiçbir konserlerine katılamamıştım, döndüğümde ise Akif kendini Harvard aşkına Amerikalara atmıştı çoktan. Haliyle Yora içimizde bir ukde, gönlümüzde bir hasret, alnımızda ter, dalağımızda bir şişkinlik (ve haliyle bünyemizde bir hıçkırık) olarak hayatımızdaki yerini sabitlemişti. Hele ki bas gitar falan çalmaya çalıştığım o güzel Nihil Piraye konseri Yora'nın konseriyle aynı güne denk gelince içimizi bir hüzün kaplamıştı.
Neyse ki Yora, Akif Amerika'ya dönmeden önce son bir konser daha verdi, biz de bağırarak şarkılara eşlik etme şansı bulduk. Özlemişim be ya.
Bu seferki favori fotoğrafımızın yıldızı ise Büşra Hanım: