30 Aralık 2011 Cuma

Mutlu yıllar, cümlemize...



Bütün dostlarımın ve bir şekilde buraya yolu düşen herkesin, umarım 2011'i güzel geçmiştir, 2012'si daha da güzel geçer. En güzel yemekler yensin, en güzel şarkılar çalsın, en keyifli anlar yaşansın, inşallah hocam.

Cansınız, ciğersiniz.

11 Aralık 2011 Pazar

Pepermunt


 Buralarda Kasım-Aralık aylarının özeti...

  • Aslında hiç ilginç değildir ki, biri İstanbul'da, diğeri İzmir'de olmak üzere iki çok yakın arkadaşım askere gidiyor; Emir Bey ve Ayhan Bey. Yahu havaya atamadım, otobüsleri giderken el sallayamadım, ne biçim iş... Neyse ki ben Türkiye'ye temelli dönmeden onlar askerlikten dönecek muhtemelen.
  • Bir sürü şey oluyor, yazmıyorum. Üniversite hayatımı geçirdiğim döngünün içinde bir kez daha yer almaktan gurur duyarım: çalışmak için başka şeylerle uğraşmama kararı-çalışmamak-alınan karar nedenli başka bir şey de yapmamak. Bu zinciri kırdığım an şu andır sayın seyirci. Onun dışında aslen aşağıdaki pozda sabitlenmem lazım.


  • Önümüzdeki iki haftadan sonra dersim ya da sınavım yok, sadece tezim var. Daha doğrusu, önümüzdeki iki hafta, sonraki ayları belirleyecek gibi. Hayırlısı diyerek sıyrılmak lazım şu an işin içinden.
  • Psikolojik test yapma bahanesiyle Raquel ile birlikte bu sefer de Antwerp'teydik, Surali'nin kardeşini ve kuzenini test etmek üzere Ribadiya ailesine misafir olduk. İnanılmaz Hint çayları içtik, çok güzel insanlar tanıdık. Sonra evden ayrılıp kendimizi Antwerp sokaklarına vurduk. Kendimizi vurduğumuz sokakların sonunda TABİİ Kİ BİR "CHRISTMAS MARKET" VARDI. Maastricht'in pazarının dandikliği ve Liege'in yarattığı ufak çaplı hayal kırıklığından sonra Antwerp pek güzel geldi...

  • Ve evet, Antwerp çok güzel şehir. Belçika'yı neden bu kadar çok sevdiğimi bilmiyorum, ama her şehrine ayrı hastayım.
  • Kötü şarap kötüdür. Dudaklarınızı boyayan şarap rezalettir. Hem kötü, hem de dudakları boyayan şarabı ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.
  • Peki, demezler mi adama, 3-4 ay boyunca doğru dürüst diyalog kurmadığın ev arkadaşlarınla, onlarla geçirdiğin son iki haftada niye iyi arkadaş olmaya başlarsın? Tadı damağında kalsın diye mi? Hayır, bu hep böyle oluyor. 4 sene burada kalayım, yine son bir ayda arkadaş olurum kesin.
  • Günün birinde obez olursam hep tuzlu fıstıktan...

6 Aralık 2011 Salı

Geçen amcaoğluyla LP işine girdik...

Efenim, çok sevdiğimiz dostumuz Emir Bey'i bu aralarda bir yerlerde askere uğurluyoruz. Daha doğrusu ben buradan uğurlayamıyorum, ama İstanbul'dakiler kendisini muhtemelen havalara atacak, en büyük asker bizim asker bile diyeceklerdir. Ama konumuz bu değil, bununla alakalı olsa da, bu değil.

Bir süredir aslında Emir Bey'in bir takım konser kayıtları orada burada duruyordu, ancak biz onları paylaşmıyor, sinsi sinsi kendi başımıza dinliyor, arada birbirimizle dalga geçiyorduk (örnek: "Umut senin baslar da çok rererörö"). Benim Hollanda'ya kaçmam, Emir Bey'in askerlik planları derken, yahu dedik, baya uzun bir süre topyekün bir araya gelemeyeceğiz, ne bir konser vuku bulacak, ne yeni bir kayıt çıkacak. İşte o noktada sinsi sinsi dinlediğimiz, pıh pıh pıh diye güldüğümüz kayıtları bir EP haline getirip yayınlayalım dedik.

Tabii şarkı sayısı arttıkça o EP bize LP oldu, kapağını tasarladık, fotoğrafları ekledik, derken elimizde baya bildiğiniz, internetten yayınlamalık bir albüm oldu. Ses dengesi çok mu iyi, her şey pek mi mükemmel, üsper mi çalmışız, tabii ki hayır. Ama şarkılar güzel:)


Albümde yer alan birbirinden güzel insanlar şöyle:
Emir Aksoy
Nağme Yarkın
Emir Yargın
Nil İpek Hülagü
Umut Şimşekli
Uluç Büyükbeşe

Albümdeki şarkı listesi de ahanda böyle:

Kuğunun Şarkısı
Dokun (Onor Bumbum)
Yara (Sertab Erener)
Cennet Bahçesi
Kuğu (Onor Bumbum)
Bekledim
Nilüfer (Müslüm Gürses)
Basit
Değirmenler (Bülent Ortaçgil)
Yani (Fırat Tanış)